“… Akşamüzeri Şişli’deki evimin önünde otomobile binmek üzere iken, Osmanbey Gazinosu’nun köşesinden Enver Paşa’nın konağına giden caddeye sapan bir otomobil içinde Enver Paşa’nın konağına giden caddeye sapan bir otomobil içinde Enver Paşa ile Talât ve Halil Beyler’i gördüm. Otomobil Maslak tarafından geliyordu. Bunların bu vakit nereden gelebileceklerini düşündüm. Sadrazam Paşa’nın Yeniköy’deki yalısından başka bir yerden gelemezlerdi. Arkadaşların benden gizli bazı müzakereleri ve teşebbüsleri olduğuna dair, fikrime bir şüphe düştü. O zamana kadar hiç böyle bir şüphe doğurabilecek bir hadise karşısında kalmamıştım. Gideceğim yere gidip döndükten sonra Enver Paşa’ya telefon ettim. Geç vakit nereden geldiklerini sordum. Biraz vakit geçirmek için Sadrazam Paşa’ya uğranıldığını ve orada Halil ve Talât Beyler’e tesadüf ederek birlikte döndükleri cevabını verdi. Fakat cevabın telaffuz tarzından, derme çatma olduğu sanısını edindim. Şüphelerim daha ziyade arttı. Ertesi gün Bahriye Nezareti’nde bulunuyordum. Sadrazam Paşa’nın Yeniköy’deki yalısında bir Vükela Encümeni (Bakanlar Kurulu) toplandığından, oraya gelmekliğim rica olunduğunu yaverim haber verdi. Sadrazam Paşa’nın yanına girer girmez:
-Nerede kaldınız Cemal Paşa? Arkadaşlar beklediler beklediler, şimdi gittiler. Şimdi size gayet memnun olacağınız bir havadis vereceğim. Bakalım ne olduğunu keşfedebilecek misiniz? dedi. Biraz düşündüm. Tabii bir şey keşfedemedimse de şimdiye kadar gizlenmiş olan sırları öğreneceğimi anladım:
Geçen gün ben yokken Enver Paşa, Talât ve Halil Beyler’le kararlaştırılmış bir şey olsa gerek. Fakat ne olduğunu tahmin edemiyorum, dedim.
-Almanya hükümeti bize ittifak teklif etti. Biz de bunu memleket menfaatlerine uygun gördüğümüzden bugün bu ittifaknameyi sefir Wangenheim ile beraber imza ettik. Nasıl memnun oldunuz mu? dedi. Hiç hazırlanmadığım bu haberin önemi karşısında şaşırıp kalmıştım:
-Şartları memleketin menfaatlerine yararlıysa, memnuniyet verici bir siyasi hadise sayılabilir, dedim.
-Karşılıklı eşit haklar esasına dayanan ve her iki tarafın menfaatlerine kefil olan, şimdiye kadar hiçbir Osmanlı hükümetinin imzalamayı başaramadığı şekilde bir mukavele! dedi ve hususi çalışma odasına doğru yürümeye başladı.
Birlikte girdiğimiz odada masanın önüne oturdu. Kilitli bir gözden birkaç maddeden ibaret antlaşmayı çıkardı. Okudum. İki bağımsız devlet arasında eşit haklara dayandırılmış pek güzel bir ittifak sözleşmesi olduğunu gördüm.”