Erzurum’a muvâsalatımın ilk günlerinde, Erzurum Kongresi’ nin in’ikadını temîn için ittihâz-ı tedâbîr ile iştigale ehemmiyet verildi.
Efendiler, Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti ’ nin, 3 Mart 335 tarihinde, bir heyet-i faâle vücuda getirmek suretiyle teşekkül etmiş olan Erzurum şubesi, Trabzon ile de anlaşarak 335 senesi Temmuz’unun onuncu günü Erzurum’da bir Vilâyât-ı Şarkiye Kongresi akdine teşebbüs etti. Benim henüz Amasya’da bulunduğum tarihlerde, Haziran içinde, şark vilâyetlerine murahhas göndermeleri için teklif ve davette de bulundu. Vilâyetlerden murahhas celbi için o tarihten itibaren benim Erzurum’a muvâsalatıma kadar ve ondan sonra da bu hususta fevkalâde sarf-ı gayret etti.
Fakat o günlerin şerâiti içinde böyle bir maksadın temînindeki müşkilâtın büyüklüğü suhûletle takdir olunur. Kongrenin yevm-i ictimâı olan 10 Temmuz takarrüb ettiği halde, vilâyetlerden icap eden murahhaslar intihap ve i’zâm olunmuyordu.
Halbuki bu kongrenin akdini temîn etmek artık pek mühim olmuştu. Bu sebeple, tarafımızdan da ciddî teşebbüsât alınmak icap etti.
Vilâyetlerin her birine alenî iş’ârâtta bulunmakla beraber, bir taraftan da şifre telgraflarla valilere, kumandanlara icabı gibi tebligatta bulunuldu. Nihayet on üç gün teehhürle mikdar-ı kâfi murahhas celp ve cem’ine muvaffakiyet hâsıl oldu.
Efendiler, faaliyet-i milliyeye ordu mensuplarının müzâhereti ve askerî ve millî faaliyeti hem-ahenk kılmak hususu mühimdi.
Trabzon’daki fırka, vekâletle idâre olunuyordu. Asıl kumandanı Halit Bey Bayburt’ta muhtefî idi. Halit Bey’i iki nokta-i nazardan ihtifâgâhından çıkarmak lâzımdı. Biri ve en mühimmi, İstanbul’a davetin ve bu davete adem-i icâbetin korkulacak, ihtifâ edilecek mahiyette olmadığını millete ve bilhassa ordu mensuplarına göstererek kuvve-i maneviyeyi yükseltmek icap ediyordu. Diğer sebep, sahilde mühim bir nokta olan Trabzon’a haricin bir tasallutu vukuunda oradaki fırkanın başında ateşîn bir kumandan bulundurmak muvâfık idi.
Binâenaleyh, Halit Bey’i Erzurum’a celp ettirdim. Kendisine bizzat talimat-ı mahsusa verdikten sonra, icabında derhal fırkasının başına geçmek üzere Maçka’da bulunması için emir verdirdim.
Biz bu işlerle meşgûl olurken, bir taraftan da İstanbul’da Harbiye Nezareti makamında bulunan Ferit Paşa’nın ve pâdişâhın, İstanbul’a avdetimi temîn için temâdi eden iğfalkâr telgraflarına da birer suretle cevap vermekle, izâa-i vakte mecbur bulunuyorduk.