Türk ata yurduna ve Türk’ün istiklâline tecâvüz edenler kimler olursa olsun, onlara bütün milletçe müsellahan mukabele ve onlarla mücadele eylemek icap ediyordu. Bu mühim kararın bütün icâbat ve zarûriyâtını ilk gününde izhâr ve ifade etmek, elbette musîb olamazdı. Tatbikatı birtakım safhalara ayırmak ve vakayi ve hâdisâttan istifade ederek milletin hissiyât ve efkârını ihzâr eylemek ve kademe kademe yürüyerek hedefe vâsıl olmaya çalışmak lâzım geliyordu. Nitekim öyle olmuştur. Ancak dokuz senelik ef’âl ve icrââtımız bir silsile-i mantıkıye ile mütâlaa olunursa, ilk günden bugüne kadar takip ettiğimiz istikamet-i umumiyenin ilk kararın çizdiği hattan ve teveccüh eylediği hedeften asla inhirâf eylememiş olduğu kendiliğinden tebârüz eder.
Burada, zihinlerde mevcut olması ihtimali bulunan bazı tereddüt düğümlerinin çözülmesini teshîl için bir hakikati beraber müşahede etmeliyiz. Tezâhür eden millî mücadele, haricî istilâya karşı vatanın halâsını yegâne hedef addettiği halde, bu millî mücadelenin muvaffakiyete iktirân ettikçe safha safha bugünkü devre kadar irâde-i milliye idâresinin bütün esâsât ve eşkâlini tahakkuk ettirmesi tabii ve gayr-i kabil-i ictinâb bir seyr-i tarihî idi. Bu mukadder seyr-i tarihiyi an’anevî itiyâdâtıyla derhal ihtisâs eden hanedan-ı hükümdarî ilk andan itibaren millî mücadelenin hasm-ı bî-âmânı oldu. Bu mukadder seyr-i tarihîyi ilk anda ben de müşahede ve ihtisâs ettim. Fakat nihayete kadar şâmil olan bu ihtisâsâtımızı ilk anda kâmilen izhâr ve ifade etmedik. Müstakbel ihtimâlât üzerine fazla beyânât, giriştiğimiz hakikî ve maddî mücadeleye, hayâlât mahiyetini verebilirdi. Haricî tehlikenin yakın tesirâtı karşısında müteessir olanlar arasında, an‘anelerine ve fikrî kabiliyetlerine ve ruhî hâletlerine mugayir olan muhtemel tahavvülâttan ürkeceklerin ilk anda mukavemetlerini tahrik edebilirdi. Muvaffakiyet için amelî ve emin yol, her safhayı vakti geldikçe tatbik etmekti. Milletin inkişaf ve itilâsı için selâmet yolu bu idi. Ben de böyle hareket ettim. Ancak bu amelî ve emin muvaffakiyet yolu, yakın refîk-i mesâim olarak tanınmış zevâttan bazılarıyla aramızda, zaman zaman ictihâdta, muâmelâtta, icrââtta esaslı ve tâlî birtakım ihtilâflar, iğbirârlar ve hatta iftirâkların da sebebi ve izahı olmuştur. Millî mücadeleye beraber başlayan yolculardan bazıları, millî hayatın bugünkü cumhuriyete ve cumhuriyet kanunlarına kadar gelen tekâmülâtında, kendi fikriyât ve ruhiyâtının ihatası hudûdu bittikçe, bana mukavemet ve muhalefete geçmişlerdir. Bu noktaları, tenevvür etmeniz için, efkâr-ı umumiyenin tenevvürüne medâr olmak için, sırası geldikçe, birer birer işaret etmeye çalışacağım.