Atatürk’ün Tercüman-ı Hakikat Başmuharririne demeç.
İstanbul halkının bu kılıncı bana göndermekle, gösterdiği muhabbet ve teveccühe müteşekkirim. Tercüman-ı Hakikat‘ın böyle bir iş için önayak olması, beni cidden mütehassis etmiştir.
İstanbul’un saf, samimî ve mütevazı kitlesine minnettarım. En müşkül dakikalarımızda kalbimiz onlarla beraber çarpmıştır. İstanbul ahalisi son senelerde çok elemli ve felâketli dakikalar geçirmişlerdir. Bir halde ki, elde ettikleri nimet-i istiklâl ve hürriyeti takdir etmiyecek vaziyette değillerdir. Her zaman masum insanları baştan çıkarmak için uğraşanlar olmuştur. Böylelerinin sözlerine kulak asmamak, onlara tertip olunacak en iyi cezadır.
Mücadele hayatımızda elîm dakikalar yaşadık. Konya’ya bir aralık gitmiştim. Orada ahaliye, halka, kötü çobanlarının sözlerine kanmamalarını tavsiye ettim, fakat maatteessüf o zamanki tavsiyem müsmir olmadı ve bildiğiniz elîm akıbeti verdi. Emin olunuz ki, hiç kabahati olmıyan masumların düçar-ı gadr olması kadar beni müteessir eden bir hâdise yoktur.
Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu istihsâl için mebzûlen kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında müessesatımızı müdafaa için lâzım olanı yapmağa amadeyiz.
Cumhuriyet serbestî-i efkâr taraftarıdır. Samimî ve meşru olmak şartiyle her fikre hürmet ederiz. Her kanaat bizce muhteremdir. Yalnız muarızlarımızın insaflı olması lazımdır.
Bu memleket, dünyada hiçbir milletin başına gelmiyen bir badireden yıkık-dökük kurtulmuştur. Müşkülâtla ancak canımızı kurtardık. şimdi, şu şerait dairesinde ve henüz resmen hal-i sulha bile girmemişken, hükümetleri hiçbir şey yapmamakla ittiham etmek, bilmem ne dereceye kadar haklıdır? Memleket baştan başa şûrezardır. Hain düşman, taş taş üstünde bırakmamıştır. Bütün buraları imara mecburuz. Memlekette şakavet vardır. Bunu tamamen kökünden halledeceğiz. Pek az zamanda memlekette tam emniyeti tesis edeceğiz.
Şöyle böyle pamuk ipliğine bağlanmış bir intizam ve asayiş değil, en müterakki addolunan memleketlerdeki kadar sükûn gelecektir. Bu noktada Fransa‘ya veya İngiltere’ye gıbta etmiyecek bir hale behemehal geleceğiz. Zaten bu yoldan hayli yürüdük.
Memleket behemehal asri, medenî ve müteceddit olacaktır. Bizim için bu, hayat davasıdır. Bütün fedakârlığımızın semere vermesi buna mütevakkıftır. Türkiye, ya yeni fikirle mücehhez, namuslu bir idare olacaktır, veyahut olamıyacaktır. Halk ile çok temasım vardır. O saf kitle, bilmezsiniz, ne kadar teceddüt taraftarıdır.
İcraatımızda hiçbir zaman bu mevâni, kesif tabakadan gelmiyecektir. Halk müreffeh, müstakil, zengin olmak istiyor; komşularının refahını gördüğü halde, fakir olmak pek ağırdır. İrticakâr fikirler perverde edenler muayyen bir sınıfa istinat edebileceklerini zannediyorlar. Bu, kat‘iyen bir vehimdir, bir zandır. Terakki yolumuzun önüne dikilmek istiyenleri ezip geçeceğiz. Teceddüt vadisinde duracak değiliz. Dünya müthiş bir cereyanla ilerliyor. Biz bu ahengin haricinde kalabilir miyiz?