Yazar: Ord. Prof. Dr. Yusuf Hikmet Bayur
Bu yazının özgün başlığı “Atatürk Adı”dır. Hikmet Bayur‘un “Atatürk’ten Anılar” başlığı ile kaleme aldığı bu yazıda Atatürk’ün neden “Mustafa Kemal” ismini bırakarak “Atatürk” adını almak istediğiyle ilgili olarak anısını aktarmaktadır:
Bunu Atatürk Hayatı ve Eseri adlı kitabımın önsözünde kısaca ele almıştım. Sonra karşılaştığım sorular dolayısıyle işin gerektiği gibi anlaşılmadığını gördüğümden daha açık yazmayı doğru buldum.
Bir akşam Atatürk, bu adı almaya karar verdiğini söyledi ve düşüncemi sordu.
“Mustafa Kemal adiyle parlak zaferler kazandınız, ün saldınız, çürümüş bir imparatorluktan dipdiri bir cumhuriyet çıkardınız, büyük devrimler yaptınız; bu adı bırakmak doğru olmaz.” dedim.
Atatürk yalnız şu karşılığı verdi: “İbn-i Sina’ya neden kızıyorsun?” Ben işi anlamış ve “Doğru.” demiştim.
Bunun anlamı şuydu:
İbn-i Sina diye anılan Ebu Ali el-Hüseyin İbn-i Abdullah, Buhara yakınlarında Afşana’da doğmuştur. O sırada Mâveraü’n-Nehr bir Türk ülkesiydi. Orada doğanların Türklüğü değil, Türk olmadığı savı ortaya atılırsa bunun kanıtlanması gerekirdi. Ancak, hemen bütün Türk ünlülerinin Arap adları taşıması yüzünden karışıklıklar doğagelmektedir.
Bir karşılaştırma, durumu daha iyi anlamaya yarar.
Farabî de Mâveraü’n-Nehrlidir, ancak dedesinin adı Tarhan’dır (tam adı Muhammed İbn-i Muhammed İbn-i Tarban Ebu Nasır el-Farabî’dir). Bu yüzden Türklüğü kabul edilmektedir.
Eğer Farabî’nin dedesi de “Ahmet”, “Muhammed” gibi bir ad taşısaydı hiç kuşkusuz o da İbn-i Sina gibi Arap veya Fars sayılacaktı.
Atatürk bu adı almakla Türklerin de genellikle Türk adları taşımalarının gerektiğini belirtmek istemiştir.
Kaynak:
Hikmet Bayur, Atatürk’ten Anılar, Belleten, Türk Tarih Kurumu, Kasım 1988, Cilt 52, Sayı 204, s. 939