0

Yazar: Prof. Dr. Reha Oğuz Türkkan

Mete’nin gerçek adı, hâlâ çözülmemiş bir sırdır. De Groot ve De Guignes gibi ilk şarkiyatçılar, Çin kaynaklarından okuyarak bunu “Mete” olarak yazmışlardır.

TÜRKÇE BELGE YOKLUĞUNDA

Ne yazık ki ilk tarihimiz hakkında Türkçe belgeler bulunamadığından ve Hunların olduğu sanılan pek seyrek bazı taş yazıları hâlâ çözülemediğinden, ilk hakanlarımızın Türkçe okunuşuyla adlarının ne olduğunu bilemiyoruz ve yabancı milletlerin kendilerine göre telaffuz ettikleri okunuşla yetinmek zorunda kalıyoruz. Bu Osmanlı Türk belgeleri olmasaydı da, sadece Fransız kaynaklarından yararlanıp, Sultan Süleyman’ın “Soliman”, Murat’ı “Amüra”, Osman’ı da “Ottoman” diye belleyip söylememize benzer. Maalesef ilk çağlarımızdaki yabguların ve devletlerimizin adları hep Çinliler’in dillerinin döndüğü şekildedir. Çiçi Yabgu, Yolu-le, Tuk-yu.. vb.

“Mete” adı da Çin kaynaklarından alınmadır. Ne olduğu bilinmeyen Türkçe bir ismin Çinlilerce söylendiği şeklidir. Belki bu bile doğru değildir, çünkü Çin ideograflarını okuyan Batılı bilginler, birbirlerinden çok farklı yorumlar yapmışlardır. Çin yazısı, Latin alfabesinden farklı olarak, her heceyi kaydetmediğinden, bu boşlukları çeşit çeşit okumak mümkündür. Dahası, yüzyıllar boyunca Çin alfabesi değişikliklere uğradığından, daha sonraki şeklini bilen bir sinolog, kayıtlarda rastladığı eski isimleri öyle okuyor, bir başkası çıkıyor, aynı yazıyı başka türlü okuyor.

METE’DEN BAHADIR’A

“Mete” adının da böyle yanlış okunduğu iddia edildi. Oysa ilk Türkçülerimiz ve tarihçilerimiz (Ziya Gökalp dahil) “mete” şeklini yaymışlardı. Macarlar, sonda bir “n” sedasının olduğunu ve 2. hecenin de “e” değil, “o” okunacağını iddia ettiler, bunu önce “Mo-ten”, sonra da Türkçenin kalın-ince fonetiğine uymuyor diye, “Mo- tun” okudular. Bu bir süre böyle gitti ve rahmetli Hüseyin Namık Orkun da bu okunuşa ağırlığını vererek tarih kitaplarında hep “Motun” şeklini kullandı. Okullarımızda ise “Mete” olarak bize öğretmeğe devam ettiler.

Alman müsteşrikleri, “Mo” değil, “Mao” ol-ması gerektiğini ileri sürdüler. Bu sefer de “Mete”miz, “Mao-Ce-Tung’u hatırlatan bir biçime girdi ve “Mao-tun” oldu! Başka Türkologlar ve bunlar arasında rahmetli Prof. Zeki Velidi Togan- ilk başbuğumuzun ismini biraz daha çekiştirdiler. Miladdan önceki Çin yazısında “M” nin “B” okunabileceğini ve Çincede de “r” sesinin “l”, “n” gibi söylendiğini tespit edip, en doğru okunuşun “Bao- tur” olması gerektiğini söylediler. Bu şekliyle, tam Türkçe karşılığını bulmak veya tahmin etmek kolaydı. Bao-tur: Bağatur (Şimdiki Türkçemizle “Bahadır”). “Mete” diye bildiğimiz kahramanın “Bahadır” olduğu kimin aklına gelebilirdi!

Ama sır çözülmüştür deyip dosyayı hemen kapatmayalım! Yarın başka bir uzman çıkar, o da Mete’yi kim bilir nasıl okur! Ta ki Türk diliyle yazılmış bir belge bulununcaya kadar, işin aslını öğrenemeyeceğiz. Orkun yazıtlan çözülmeseydi, kendi millet adımızı bile “Tuk-yu” diye bilip gidecek, o zaman da bunun bugünkü gibi “Türk” okunduğunu bilemeyecektik.

TARİH VE DESTAN PARALELLIĞI

“Mete-Bağatur” un ikinci sırrı da, efsanelerde- ki Oğuz Han’ın o olup olmadığı sorusudur.

Oğuz Kağan destanındaki fütuhata bakılırsa, tarihi Hun hükümdarınkine çok uyduğu derhal fark edilir. Destandaki birçok olaylar da Mete’nin hayatına benzer. Türk Birliği’ni tarihte ilk kuran Mete, destanlarda ise Oğuz Kağan’dır. Hun veya Hyung-nu’ların Kun-Koyun (karakoyun. Akko-yun) Oğuz Türkleri’nin ecdadı olduklarını da, Prof. Zeki Velidi Togan ve N. Atsız dahil, birçok Türkologlar iddia etmişlerdir.

Oğuz Kağan destanının bugün elimizde bulunan en eski vesikası, Uygur çağından kalmadır. Eğer Hun ve Mete çağının olaylarını anlatıyorsa, 1300 yıllık bir destandır demektir. Destanlar daima geliştiğine, değiştiğine ve içine sonraki olaylar da katılıp eklemelerle farklaştığına göre, Oğuz Kağan destanının da, bin yılı aşkın tarihi olayları aynen nakletmemesi tabiidir. Ama ana hatlarıyla, kahraman Oğuz Han, Hun yabgasu Mete’dir. Me- te ya da Mao-tun, ya da Bagatur!

Kaynak:

Prof. Dr. Reha Oğuz Türkkan, Gerçeklerin Işığında Büyük Tarihi Sırlar, Fasikül 4, s. 27

Türkçe Tarih

Orta Çağ Türk devletlerinde asayiş ve güvenlik olgusu

Önceki yazı

Nişanlısı ile evlenmek için Fatih Sultan Mehmed’den harçlık isteyen asker

Sonraki yazı

Bu yazılar da ilginizi çekebilir

Yorumlar

Bir yorum yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla yazı İlk Çağ