0

Dünyanın dört bir tarafında daima rastlanan husus, karışık zamanlarda solcuların faaliyetlerini açığa vura­cak kadar arttırdıklarıdır. Bir memleketin iç düzeninde devlet otoritesi zayıfladı, polis ve inzibat kuvvetleri gev­şedi, anarşi ve ihtilale elverişli bir hava teessüs etti mi, kara kış ortasında odada soba yanıp da sun’i sıcaklık ge­lince tahta kurulannın dirilip deliklerden meydana çıkış­ları gibi, komünistlerde de bir canlılık, bir kaynaşma görülür.

Yurdun muhtelif bölgelerinde manalı, kasıtlı yangın­lar çıkarırlar, protestolar, grevler, mitingler ve yürüyüş­ler tertip ederler. İyi maksatlarla , idealist ve vatansever kişilerin yaptıkları miting, protesto yürüyüşü, grev ve ihtilallere karışır, temizlerin lekelenmesine, doğru yolda yürüyenlerin sola sapmalarına, kısacası (fayda) nın (za­rara) dönmesine ve bu fırsatları menfur ideolojileri hesa­bına istismara çabalarlar. Bütün dünyada kullandıklan yıkıcı metodlar aynı olmakla beraber, her milletin sos­yal bünyesine, ordusunun milli güç ve karakterine , halkının din, ahlak ve milliyet gibi manevi silahlarının kuvvet derecesine göre, plan ve tatbiklerinde bazan kısa, bazan uzun vadeli değişiklikler yaparlar.

( Tahrik, tazyik, tezvir, tertip ve tahrip ) kullandıkları pek çok yollardan altısının adıdır. Yalan ve iftira, fasıla­sız kullandıkları en mühim silahlarıdır. Sabretmesini çok iyi bilirler. Bolşevizm Rusya’da doğduğu ilk günden beri, dünyanın tek hür Türk yurdu olan· memleketimizi de bir zavallı Kırım, bir talihsiz Kafkasya, bir kara baht­lı Azerbaycan haline sokmak için mütemadiyen uğraşmış, çalışmış, çabalamıştır.

1920 Mayısında Asya memleketlerine bilhassa Türk­lere yayınladığı bir «bildiri» de, İngilizlerin şiddetle aleyhinde bulunduktan ve “Rusyanın alın teriyle ve kan bahasına çalışan bütün milletlerle, dünyanın esir milletle­rine hürriyet kazandırmak için şerefli bir sulh aktede­ceğinden” bahsettikten sonra, tertiplediği şu gülünç ya­lanlara Türk ve müslümanları inandırmaya çalışıyordu: «Rusyanın ve Şarkın İslamları! . Camileri, ibadethanele­ri, mektepleri, tahrip ve bakları gaspedilen kimseler ! Si­zin dininiz ve adetleriniz milli ve medeni hürriyetiniz serbest ve el sürülemez bir halde kalacaktır. Serbestçe ve maniasız olarak milli hayatınızı tanzim ediniz. Buna hak­kınız vardır. Bilmelisiniz ki Rus inkilab-ı kebirinin Sov­yetleri sizin hukukunuzu bütün kuvvetiyle himaye ede­cektir. Şarkın müslümanları Türkler, Araplar, İraniler, Hindliler, kendi memleketleri, malları, hayatlan taksim ve harap edilmek üzere bulunan kimseler ! Sukut eden Çar­lık tarafından tanzim edilen İstanbul’un cebren işgali muahedesi yırtılmış ve mahvedilmiştir. Rus cumhuriyeti millet sovyetleri memleketinizin cebren işgalini red ile ilan eder ki, İstanbul Müslümanların elinde kalacaktır.

Türkiye’nin taksimine ve Türk arazisinden bir Ermenis­tan teşkiline dair olan muahede yırtılmış ve mahvolmuş­tur. Yine ilan ederiz ki İranın imhasına dair yapılan mu­ahede de yırtılmıştır. 

Komünist telsiz telgraf istasyonlannın yaptığı bu yalan, aldatıcı, karıdırıcı neşriyat Erzurumdaki telsiz telgrafımız tarafından alınarak Kazım Karabekir Paşa marifetiyle B . M. Meclisine, Kolordulara, Miralay Refet Bey’ e Trabzon, Van valiliklerine ve Erzincan mutasarrıflığına nakledilmişti. Meclis ‘te bu tebliğe karşı cevap ve teşekkür yazmayı düşünen ve hatta Bolşevik ordularının yurda gi­rip bize yardımlarını isteyen bir iki maksatlı veya gaa­fil sapık çıkmışsa da Kırşehirli Müfid Efendi, Trabzon­lu Ali Şükrü Bey başta olmak üzere birçok uyanık va­tanseverler buna şiddetle mukabele etmişlerdir. O gün içyüzü henüz tamamen bilinmeyen Bolşevizm hakkında Hamdullah Suphi Bey (Antalya ) şöyle söylüyordu :

  • Bolşeviklik kuvveti bu topraklara girecek olur­sa yağmager olmak üzere girecektir, tahrip edecektir, yakacaktır, yıkacaktır. Ana vatanınınıza ve mukaddesatımı­za hürmet etmeyecektir. Bu böyledir.

Meclisin ateşli, vatansever hatiplerinden Trabzon me­busu Ali Şükrü Bey de şunları söylüyordu :

  • Benim düşündüğüm bir cihet var. Düşünelim. Biz Bolşevik kuvvetinin ne olduğunu bilmiyoruz ve bilmedi­ğimizi de Hamdullah Suphi Bey pekala ifade ettiler. Onun için şimdi Meclis Bolşevik programının ne olduğunu bil­mediği halde esasen taraftarlarınca propaganda yapılmış, bununla memleketin efkar’ı umumiyesl zehirlenmiş oldu­ğu halde biz kalkar da Bolşeviklerle ittifak ettik dersek bunun memleketteki aksi tesiri bize muvafık zuhur etmez. Bendeniz Bolşeviklerle anlaşmak meselesini söyle­medim. Teşrik – i mesai falan mevzu bahis değildir. Biraz da ifrata kaçmıyalım. Bilirsiniz bir zaman İngiliz­ler de İstanbul’un bizde kaldığını tebşir etmişler ve gazetelerimiz bunu alkışlamıştı. Sonu ne oldu rica ederim, çok ileri gitmeyelim.»

Bolşevikler, Türklerin ölüm – dirim savaşına başladıkları müşkül şartlar içinde fırsattan faydalanmak üzere Baku’ da akdettikleri Beynelmilel Komünist Kongresine bizden de ajan olacak bazı kimseler davet ediyorlardı. Türk milletinin başı, Kuva-yı Milliyecilerin teşkil ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Reisi Mustafa Kemal Paşa, 27 Ağustos 1 920 de, bütün bu hususları uyanık, ya­nılmaz ve ileriyi gören sözleriyle açıklıyor, bu konuda arkadaşlarını uyarıyor ve Meclisin milli hislerini şöyle­ce dile getiriyordu :

Mesmu-i alileri olmuş olacaktır ki son günlerde Bakü’de beynelmilel bir kongre yapılmaktadır. Resmi ve gayri resmi vuku bulmakta olan
müracaatlarda bizden de oraya murahhaslar davet ediyorlar. Bu davetler doğ­rudan doğruya halkımıza vukuu buluyor. Trabzonlulara, Erzurumlulara her tarafa birtakım davetnameler geliyor, gönderiliyor. Aldığımız malumata göre bazı yerlerde bil­hassa hududa civar yerlerden bazı zevat bu kongreye icabet etmiştir. Efendiler, her münasebet düştükçe arzetmiş­tim. Ve bu münasebetle de bir defa daha tekrar ve teyid etmek isterim ki biz memleket ve milletimizin mevcudi­yetini ve istiklalini kurtarmak için karar verdiğimiz zaman kendi nokta-i nazarımınıza tabi bulunuyorduk. Ve kuvvetimize istinad ediyorduk. Hiç kimseden bir ders almadık. Hiç kimsenin muğfil mevaidine aldanarak işe girişmedik. Bizim noktai nazarlarımız, bizim prensip­lerimiz cümlece malumdur ki Bolşevik prensipleri değil­dir. Ve Bolşevik prensiplerini milletimize kabul ettirmek içinde şimdiye kadar hiç düşünmedik. Ve teşebbüste bu­lunmadık. Bizim itikadımıza göre milletimizin temin-i ha­yat ve tealisi kendi kabiliyet-i milliyesiyle mütenasip olan nokta- i nazarlardır .

Bize milliyetperver derler. Fakat biz öyle milliyetperveranızki bizimle teşrik-i mesai eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz. Onların, bütün milliyetlerinin icabatını tanınz. Bizim milliyetperverliğimiz herhalde hodbinane ve mağrurane bir milliyetperverlik değildir. Biz her taraftan hariçten ve haricin tesiriyle dahilden namütenahi taarruzlara hücümlara maruz bulunmakta­yız. Bu vaziyet içinde bizim için esas, sakinane vahdet i milliyi muhafaza etmektir.

Bolşevik kongresine şahsen ve münferiden iştirak edip sonra memlekete Bolşevik prensipleriyle dönecek ajanlara ateş püsküren Gazi Mustafa Kemal Paşa uyarı­cı açıklamasına şöyle devam ediyordu :

Binaenaleyh falan yerde falan, ve filan yerlerde yapılan kongrelere filan, filan, filan münferiden davet olu­nurlar. Ve bunlar oraya gider ve orada mevzubahis olan esasatı kabul eder, memleket içinde tatbik etmeye baş­larsa bu doğru bir istikamet olamaz. 

Türk milliyetçiliğinin, Türk vatanseverliğinin sembo­lü Mustafa Kemal Paşa, kendi hesabına veya Rusya hesa­bına bu kongrelere katılıp yurda dönünce milli bünyemiz­de gedikler açmaya çalışacak ajanlara, vatan hainlerine asla müsamaha göstermiyor ve şöyle söylüyordu:

– Biz kongrelere de gideriz, her tarafa gideriz. Her şeye iştirak ederiz. Yalnız biz ederiz. Millet gider. Yani yalnız milletin kendi mümessillerinden mürekkep olan Meclis gider ve yapılması lazım gelen şeyi bu yapar. Ve ancak Meclisi alinizin salahiyetini haiz olan memurların herhangi kongrede, herhangi bir mahalde, herhangi bir cemiyette, herhangi hükümetle yapacağı temas, söyleyeceği söz, vereceği imza makbul ve muteber olmak lazım gelir. Biz bugün kendi nokta-i nazarlarımıza, milletimiz­den, halkımızdan gelen hakiki noktai nazalarlara tabi olarak hareket etmekteyiz.

İşte bu kesin kararlar, Türk milletinin, Türkiye Bü­yük Millet Meclisinin ve onun, komünizmi Türklük için en büyük tehlike bilip her göründüğü yerde ezilmesini emreden büyük reisi. Mustafa Kemal Paşa’nın devam eden tutumları, Bolşeviklere, bu yurda silahla, orduyla değil ancak hiyle ile, « kültür bolşevizmi» ile girilebileceği ka­naat ve zaruretini anlatmış oldu.

O gün bugün , komünistler kandırabildikleri, satın alabildikleri soysuz, vatansız ruh hastalarını Moskova’­ya celbederek, Fransa ve İsviçre gibi bazı Avrupa komunist merkezlerine çekerek veya milyonlar sarfiyle yurt içinde yetiştirerek hep Türkiye’de kültür bolşevizminin yayılmasına çalışmışlardır. Bunu bilhassa dilde, edebi­yatta, tiyatro başta gelmek üzere sanatta ve okul kitap­larında tatbik etmek suretiyle kolayca başaracaklarını hesaplayarak plan ve programa bağlamışlardır. Uyanık Türk gençlerinin, bu yazıda Atatürk’ün kendilerine tuttu­ğu meşalenin ışığında, cemiyetimizin maksatlı yıkıcı, söz­de sanat faaliyetlerini dikkatle takip etmeleri ve değerlen­dirmeleri Türklüğün geleceği bakımından bir zarurettir.

FAŞİST YOK KOMÜNİST VAR, DR. FETHİ TEVETOĞLU, KOMÜNiZMLE MÜCADELE YAYlNLARI: 1, 3. BASKI, ANKARA -1963, S. 56-611

Türkçe Tarih

Türk dilinde ilim yaratmanın zevkli devri

Önceki yazı

Sarmat Kabileleri

Sonraki yazı

Bu yazılar da ilginizi çekebilir

Yorumlar

Bir yorum yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir