0

Dünya üzerindeki milletlerin sözlü halk yaratmaları arasında tabiı olarak benzerlikler bulunmakta ve bu benzerlikler coğrafı komşuluk, tarihı, kültürel ve ekonomik ilişkiler gibi sebeplere dayandırılmaktadır. Halk bilimi ve kültür tarihi araştırıcılarının tespit ettikleri bir başka sebep ise, dünya üzerinde farklı coğrafı alanlarda yaşayıp, birbirleriyle hiç ilişkisi olmayan toplumların halk yaratmaları arasındaki benzerlikten yola çıkarak ortaya konulmuştur. Buna göre, toplumlar farklı coğrafyalarda yaşasalar bile benzer durum ve olaylar karşısında benzer şeyleri düşünebilmekte ve benzer yaratmalar ortaya koyabilmektedir. Dolayısıyla birbirinden çok uzak coğrafyalarda yaşayan toplumlar hiçbir alışverişte bulunmaksızın benzer yaratmalar ortaya koyabilirler.[1]

Biz bu incelememizde yukarıdaki iki görüşü;

“Diffüzyon” veya “Yayılma Teorisi” ve de “Parasal Kültür Teorisi” göz önüne alarak Dede Korkut Kitabı ile ilişkisi olduğunu düşündüğümüz “Dobrinya ve Alyoşa popviç” (Dobrynya and Alyosha Popovich) adlı bir rus destanını yapı ve muhteva bakımından inceleyerek bu destanın Dede Korkut Kitabı’ndaki “Kam Püre Oğlu Bamsı Beyrek”[2]

Dobrinya ve Alyoşa Popoviç destanı konusu itibariyle “Kahramanın Geri Dönüşü” (The Return of Hero) yapısına uygundur. Kahramanın geri dönüşü konusu gerek yapı ve gerekse muhteva olarak Tork destanlarından Bamsı Beyrek ve Alpamış gibi çok eski ve yaygın destalanların yanında, Bey Böyrek, Aşık Garip ve Ali İzzet Bey Hikayesi gibi Türk sözlü geleneğinde daha yeni teşekkül ettiğini bildiğimiz Türk halk hikayelerinde de yaşayagelmiştir. İnceleme konusu ettiğimiz Rus destanı, A.E. Chukov ve A.F. Hilferding tarafından derlenmiş olup, “Onega Destanları” adlı kolleksiyonun içinde yayımlanmıştır [3] . Destan tamamen manzum şekilde yaratılmış olup tamamı 415 mısradan ibarettir. Bu destan Kiev destan dairesi içinde yer almaktadır. Rus destanların en eskilerinden olduğu kabul edilen bu destanın teşekkül tarihi 12-13. yüzyıllar olarak kabul edilmektedir.Rus destan gelenekleri ve genel olarak da Slav destanları üzerinde araştırma yapanların çok iyi bilecekleri üzere Rus destan anlatıcıları “Skomorokh” adını alırlar. Rus skomorokh geleneğinin ve de skomorokhların repertuvarlarının oluşması ve gelişimi üzerinde başta Hunlar, Peçenekler ve Tatarlar olmak üzere çeşitli Türk boylarının çok fazla etkilerinin olduğu bilinmekte ve bu etkinin daha sonraki dönemlerde de devam ettiği kabul edilmektedir. Rus destan anlatıcılarının, aynı zamanda Balkanlardaki destan anlatıcıları da dahil olmak üzere kullandıkları musikı aleti “Gusli” adını taşımaktadır. Bazı araştırmacılara göre bu alet de Orta Asya Türk Kaynakladır.[4] Rus destan geleneği hakkındaki bu kısa bilgiden sonra, Dobrinya ve Alyoşa Popoviç adlı bu destanın ana yapıları ve bu yapıların Dede Korkut Kitabı’ndaki üçüncü destan olan Kam Püre Oğlu Bamsı Beyrek destanındaki paralel şekillerini özetle şu şekilde verebiliriz:

1.Kahraman ve Ailesinin Tanıtılması:

İnceleme konumuz olan Dobrinya ve Alyoşa Popviç destanı, destan kahramanı Dobrinya’nın annesiyle olan bir konuşmasıyla başlar. Burada kahramanın annesi Ofimya Aleksandrovna’ya kahramanımız neden kendisini doğurduğunu, kendisini bir “boğatır” olarak doğuracağına, ya bir taş veyahut da Türk denizi olan Karadeniz’e doğurmuş olsaydı daha iyi olacağını, çünkü kendisinin savaşlarda öldürdüğü insanların anne ve babalarını çocuksuz, hanımlarını kocasız ve çocuklarını da öksüz bırakmaktan mutsuzluk duyduğunu söyler.

Oğlunun bu sözleri üzerine anne Ofimya Aleksandrovna oğlunu kocası Nikitiç’in isteği üzerine, İlya Muramet gibi şanslı, Svatyagor gibi güçlü, Alyoşa Popoviç[5]gibi korkusuz doğurduğunu, onu Piyonkoviç’in Churila’sı gibi süslü bir at doğurmuş da olabileceğini, ama onun yerine başka hiç kimsede bulunmayan meziyetlerle doğurduğunu söyler.

Bu konuşmadan da anlaşılacağı üzere destan, kahramanın ve ailesinin tanıtımıyla başlamaktadır. Kahramanımızın adı Dobrinya, annesinin adı “soylu” ve “saygıdeğer” Ofimya Aleksandrovna, ölmüş olan babasının adı ise Nikitiç’tir. Anneyle oğul arasında bir şikayet veya tartışma havasında verilen bu kısım esas itibariyle kahraman ile ailesini tanıtmaya yöneliktir. Ancak burada eksik olan ve daha sonra verilen bir nokta ise Dobrinya’nın evli olduğunun belirtilmesi ve hanımının tanıtılmasıdır. Burada verilen bir başka önemli nokta ise, İlya Muramet, Svatyagor ve Alyoşa Popoviç gibi ünlü Rus bogatırlarından bahsedilmesidir.

Bu kısım Dede Korkut Kitabı’ndaki Bamsı Beyrek destanındaki anlatılış şekline bakıldığında; Bamsı Beyrek anlatmasının ailenin tanıtımıyla başladığı ve hemen bunun arkasından da “çocuksuzluk” problemi ve bunun çözümüyle ilgili “çare arama”ya yer verildiği ve bunu takiben de “kahramanın doğumu, ad alması ve eğitimi”nin anlatılmasından oluşan ve bizim “Hazırlık Epizotu” adını verdiğimiz geniş bir yapının yer aldığı görülür.

Dobrinya ve Alyoşa Popoviç destanının bu kısmı Bamsı Beyrek’teki yapıyla genelde bir benzerlik teşkil etmekle birlekte muhteva yönünden oldukça farklıdır. Bu farklılık da rust destan geleneğinin kahramanın dönüşünü konu eden anlatmalarında hazırlık kısmının bulunmamasından kaynaklanır. Bunun da sebebi iki destan geleneğinin farklı temellere bağlı olmasındandır. Bu kısımda verilen önemli farklardan birisi de rus destan geleneğinde klasik olarak görülen annenin önemli bir yer tutmasına karşılık, Türk destanlarında babanın tanıtılması ve annenin ikinci planda yer almasıdır. Baba ile birlikte onun sahip olduğu servet ve makamın tanıtımı ve bunların arkasından da bu servet ve makama sahip olan ailenin problemi ve bu problemin çözümünün anlatılması Türk destanlarında yaygın olarak görülür.[6]

2.Kahramanın Memleketinden Ayrılması

Dobrinya destanında ailenin tanıtılmasından sonra yer alan konu ise kahramanın memleketinden veya ailesinin bulunduğu yerden ayrılmasıdır. Destanda bu konu şöyle anlatılır; kahramanımız Dobrinya hiçbir sebep gösterilmeksizin memleketinden ayrılmaya, ya bir savaşa veyahut da bir maceraya atılmaya karar verir. Dobrinya’nın bu karırını önce annesi Ofinya atını hazırlamaya başlar. Atın hazırlanması sahneleri ve hazırlıkta kullanılan malzemelerin tanıtımı Manas, Alpamış, Körüğlu ve Bamsı Beyrek gibi Türk destanlarında atın önemi ve hazırlanışı sahneleriyle benzerlikler arzeder. Bu husus A. B. Lord tarafından geniş bir şekilde incelendiği için biz burada bu konudaki detaylara yer vermeyi uygun bulmuyoruz.[7]

Kahramanımız Dobrinya atını hazırladıktan sonra kendi evine gelir. Burada, karısı Litvanya’dan gelme ve bir prenses olan Vikula’nın kızı Nastasya ile konuşur. Dobrinya kendisine nereye gittiğini soran karısına, nereye gittiğini söylemek yerine, onu üç yıl beklemesini, dönmezse üç yıl daha beklemesini eğer altı yıl içinde yine dönmezse bir dul olarak yaşamasını veyahut da bir bogatırla evlenmesini, Nastasya’nın bu konuda kenid kararını kendisinin verebileceğini söyler. Dobrinya sözlerine devam ederek; dönmediği takdirde karısının kenid kendine karar vermesini, seçeceği kişinin bir boğatır, bir prens veya zengin biri olmasını evlenebileceğini, ancak bu kişinin kan kardeşi Alyoşa Popoviç olmamasını söyler. Bu sözlerden sonra Dobrinya evinden ayrılır ve bilinmeyen bir yöne doğru gider.

Bamsı Beyrek destanında ise kahramanın memleketinden ayrılmasından önce ‘kahramanın aşık olması’ adını verdiğimiz bir bölüm yer almaktadır ki, bu bölüm kısaca şöyle anlatılmıştır; Bamsı Beyrek yetişip olgunlaştıktan sonra Oğuzda kendine uygun bir eş arar ve bir gün av sırasında Bay Piçen Bey’in kızı Banu Çiçek’le tanışır ve yaptıkları yarışmalardan sonra onunla evlenmeye hak kazanır. Bamsı, evlenmek için seçtiği kızla ilgili düşüncelerini babası Bay Püre Bey’e anlatır ve babasından Banu Çiçik’in kendisinin beşik kertme nişanlısı olduğunu öğrenince daha da sevinip, onu istetir. Banu Çiçek’in erkek kardeşi Deli Karçar’ın delice istekleri Dede Korkut tarafından yerine getirildikten sonra iki sevgilinin düğün hazırlıkları yapılır ve düğün başlar.

Bamsı Beyrek’in memleketinden ayrılmasıyla ilgili kısım bu noktada başlar ve bu kısım da kısaca şöyledir; Beyrek ve yiğitleri düğün gecesi eğlenirlerken aniden düşmanlar baskın yapar ve çıkan çatışmada pek çok Oğuz yiğidi şehit olur ve çoğu da esir olarak kafirler tarafından götürülür. Esir olanlar arasında Bamsı Beyrek de vardır, fakat arkada kalan ailesi, Beyrek’in ölü veya diri olduğu konusunda bir bilgi sahibi değildir.

Yukarıdaki kısa özetlere bakarak yapılacak bir karşılaştırmada Dobrinya’nın hiçbir sebep gösterilmeden memleketinden uzaklaşmasına karşılık, Bamsı Beyrek’in memleketten ayrılmasının oldukça ciddi bir nedene dayandığı ve istemeyerek memleketinden ayrıldığı görülür. Yine Dobrinya’nın evli olmasına karşılık, Beyrek sözlüdür ve düğün yapmaktadır. Sebep ne olursa olsun temelde bir ayrılık söz konusu edilmiş olması iki destan arasındika ortak noktadır. Ancak Bamsı Beyrek destanında ve benzeri Türk destanlarında bu konunun çok ince bir şekilde işlenmiş olduğu ve bunun da Türk destan yaratıcılığıyla ilgili olduğu, Dobrinya destanındaki yapının ise oldukça zayıf bir şekilde kurulup, muhtemelen Bamsı Beyrek destanından veya onun sözlü gelenekteki şekillerinden alınmış olduğu söylenebilir. Aynı yapının sadece Dobrinya destanına değil, Güney Slavları’nı aid daha pek çok destana da Türk destanlarından geçmiş olması kuvvetle muhtemeldir[8]

3.Sevgili veya Eşin Başka Biriyle Evlendirilmek İstenmesi

Dobrinya memleketinden ayrıldıktan sonra üç yıl geçer ve ondan hiçbir haber gelmez. Üç yıl daha geçer ve yine bir haber gelmez. Dobrinya gibi maceraya atılıp geriye dönen Alyoşa Popoviç, Dobrinya’nın ölüm haberini getirir. Bu haber üzerine prens Vladimir, Nastasya’yı bir prens, bir zengin veya bir bogatır ile evlendirmek ister. Ancak Nastasya’yı bir prens, bir zengin veya bir bogatır ile evlendirmek ister. Ancak Nastasya, altı yıl daha beklemek istediğini söyler. On iki yıl geçmesine rağmen, Dobrinya dönmez. Prens Vladimir’in ısrarları üzerine, Nastasya; Alyoşa Popoviç ile evlenmeyi kabul eder ve düğün hazırlıkları başlar.

Yukarıdaki bölümde anlatılmayan, ancak bizim Türk destanlarından hareketle çözebildiğimiz bir durum söz konusudur. Bu da Alyoşa’nın ölüm haberi getirmesi ve Nastasya’nın da sonuçta onunla evlenmeyi düşünmesidir. Bamsı Beyrek anlatması dikkatli bir şekilde okunursa, Nastasya’nın neden Alyoşa ile evlenmek zorunda olduğu anlaşılır.

Bamsı Beyrek destanında bu kısım şöyle anlatılmıştır; Beyrek’in ölü veya diri haberini getirecek olan kişi nasıl Banu Çiçek’le evlenmeye hak kazanacaksa, burada da Dobrinya’nın ölüm haberini getiren alyoşa, Nastasya ile evlenmeyi hakeder. Yine, Alyoşa’nın bu ölüm haberini getirirken ortaya koyduğu bir delil söz konusu değildir. Alyoşa sadece, Dobrinya’yı bir yerde çalılıklar arasında başı gövdesinden ayrılmış olarak gördüğünü söyler. Halbuki, Bamsı Beyrek anlatmasında Yaltacuk kendisine Beyrek tarafından Beyrek’in düğünü sırasında verilen kaftanı kana bulayarak getirip, Beyrek’in öldüğüne ve kaftanın Beyrek’e Banu Çiçek tarafından verildiğinin belirtilmesi suretiyle açık bir delil sunar. Haberi getiren kişi olarak da, Banu Çiçek ile evlenmeye hak kazanıp, nişanını yapar ve esas düğün hazırlıklarına başlar.

Her iki anlatma yan yana getirildiğinde, Dede Korkut Kitabı’ndaki Bamsı Beyrek destanının asıl konuyu anlatan, Dobrinya anlatmasının ise, Bamsı Beyrek destanından bir alıntı olabileceği akla ilk gelen düşüncedir.

4.Sevgilisinin veya Eşinin Evlenmek Üzere Oluşunun Kahramana Haber Verilmesi

Nastasya ve Alyoşa düğün hazırlığı yaptıkları sırada, Dobrinya İstanbul’dadır. Atıyla dolaşırken, aniden atın ayağı tökezler ve Dobrinya atına kızarak bağırır. O an at dile gelir ve Dobrinya’ya ciddi bir tehlike içinde olduğunu, karısı Nastasya’nın Alyoşa Popociç ile evlenmek üzere olduğunu ve o günün de düğünün üçüncü günü olduğunu, karısı Nastasya ile Alyoşa’nın kiliseye gidip nikahlarının kıyılacağını bildirir.

Bamsı Beyrek destanına baktığımızda; Beyrek on altı yıldır Bayburt kalesinde tutukludur ve Banu Çiçek’le Yalancı Oğlu Yaltacuk’un düğün merasimleri başlamadan kısa bir süre önce babasının gönderdiği bezirganlar, düğün başladığı sorada Bayburt kalesinin önüne ulaşmıştır. O sırada kaledeki kafirlerin isteği üzerine kopuz çalıp, onları eğlendirmekte olan Beyrek, kale yakınından geçen bezirganların Oğuz yurdundan geldiklerini anlar ve bir şiirle Oğuz yurdundan haber sorar. Bezirganları da ona Banu Çiçek’in Yaltacuk’la evlenmek üzere olduğu haberini verirler.

Her iki destan karşılaştırıldığında, Rus destanının daha fazla olağanüstü unsurlar ihtiva ettiği haberin kahramana atı tarafından verildiği görülürken, haber vermeyle ilgili bağlantının oldukça zayıf bir şekilde kurulduğu, oysa Bamsı Beyrek’te kahramana bizzat haber vermekle görevli olan kişilerin haberi verdiği görülür. Bamsı Beyrek dışındaki kahramanın dönüşü konusunu ihtiva eden Aşık Garip, Bey Böyrek ve İzzet Bey gibi hikayelerde habercilerin kimliklerinin farklılaştığı ve olağanüstü vasıflara sahip Hızır, pir, Evliya gibi dinı figürlerin kahramana eş veya sevgilisinin evlenmek üzere olduğunu haber verdikleri görülür.

Habercilerin kimlikleri ve haber verme şekli bakımından inceleme konusu ettiğimiz Rus destanı ve Bamsı Beyrek destanı karşılaştırılığında Dede Korkut kitabı’nın daha sağlam bir kurgu ve anlatım tekniğine sahip olduğu ve dolayısıyla da diğer Türk Hikayeleri yanında Dobrinya destanına da bu konuda kaynaklık ettiğini söyleyebiliriz. Dede Korkut Kitabı’nın etkisinin sadece Rus destanı Dobrinaya’ya etki etmekle kalmayıp, aynı konuyu ihtiva eden Sırp, Hırvat ve boşnak destanlarına da bu konuda kaynaklık etmiş olması da söz konusudur. [9]

5.Kahramanın Memleketine Geri Dönmesi

Kahramanın memleketine geri dönüş kısmı iki ana kısımdan oluşmaktadır. Bunlardan birinci kısımda kahramanın tanınmamak için kılık değiştirmesi ve bu şekilde ana-baba evine ulaşması anlatılırken, ikinci kısımda ise, hiç beklenmeyen bir anda kahramanın kimliğini açıklaması anlatılır.

a.Kahramanın Kimliğini Gizlemesi

Dobrinya destanında kahramanın geri dönüşünün ilk bölümü şu şekilde anlatılmıştır. Dobrinya atının uyarıcı sözleri üzerine hemen atını mahmuzlayıp, uçarcasına Kiev’e döner. Doğruca annesinin evine gider ve eve geldiğinde annesi soylu Ofimya’nın nöbetçilerine sormadan içeri dalar ve annesinin misafir karşıladığı büyük salona girer. Dobrinya’nınbu şekilde eve girmesi bir saygısızlıktır. Arkasandın gelen nöbetçiler onu Ofimya aleksandrovna’ya şikayet ederler. Ofimya oğlunu tanımaz ve evine saygısız bir şekilde giren bu yabancıya, eğer oğlu sağ ve orada olsaydı ona gereken dersi verebileceğini, ancak Alyoşa Popoviç’in getirdiği habere göre onun öldüğünü ve kendisinin de buna çok üzüldünüğünü söyler. Dobrinya, annesinin kendisini tanımadığını anlayınca, kendisinin Dobrinya’nınbir arkadaşı olduğunu ve Dobrinya’nın onu önden gönderip, kendisinin daha sonra geleceğini söyler.

Annesi tarafından tanınmayan Dobrinya, bir yabancı ve Dobrinya’nın arkadaşı gibi davranarak konuşmaya devam eder. Dobrinya’nın kendisine verdiği bazı görevler olduğunu ve Dobrinya’nın karısının durumunu öğrenmesi gerektiğini söyler: Ofimya buna; Dobrinya’nın karısının Alyoşa Popoviçle evlenmek üzere olduğunu ve o günün de düğünün üçüncü günü olup, kilisede nikahlarının Prens Vladimir ve Prenses Apraksiya’nın da hazır bulunduğu törende kıyılıp, tanrının evlilik tacını giyeceğini söyleyerek cevap verir.

Bunları öğrenen ve hala bir yabancı olarak orada bulunan Dobrinya; bir görevi daha olduğunu Dobrinya’nın skomorokh elbisesini giymesi ve müzik aleti “gusli” yi de alması, skomorokh olarak düğün yerine gidip orada gusli çalıp, şiir söyleyerek oradakileri eğlendirmesi gerektiğini bunların Dobrinya’nın istekleri olduğunu söyler. Bunun üzerine Ofimya Aleksandrovna oğlunun skomorokh elbisesiyle guslisini oğlunun arkadaşı olduğunu ve oğlu tarafından görevlendirildiği söyleyen bu yabancıya verir.

Bamsı Beyrek destanında kahramanın memleketine geri dönüşü; Beyrek’e aşık olan tekfur kızının yardımıyla Beyrek’in Bayburt kalesinden kaçmasıyla başlar. Kale dışıhda ise Beyrek, ilk olarak kendisini on altı yıldır orada bekleyen atışla karşılaşır. Bu karşılaşma oldukça duygusal bir tablo halinde verilmiştir. Buradan atıyla Oğuz yurdu’na doğru yola çıkan Beyrek yolda ilk olarak bir ozanla karşılaşır ve ozana atını verip onun kıyafetini alır. Beyrek; Oğuz’da dost ve düşmanının kim olduğunu öğrenmek için ozan kılığına girerek yoluna devam eder. Daha sonra Oğuz çobanlarıyla karşılaşır ve onların Yaltacuk’u taşlama niyetinde olduklarını öğrenip sevinir. Yoluna devam eden Beyrek, baba evine ulaşmadan önce bir pınar başında kız kardeşi ile karşılaşır ve kardeşi onu tanımaz. Bir şeyler yemek banhanesiyle kız kardeşi ile birlikte baba evine gider. Orada da kimse kendisini tanımaz ve Beyrek onlardan koybolan oğullarına ait bir elbise ister. Kendisine verilen kaftanı giyer ancak, kaftanla tanınacağına anlayınca onu çıkarıp yerine bir çuvalı sırtına geçirir ve deli gibi davranarak düğün töreninin yapıldığı yere gider.

Diğer bölümlerde olduğu gibi bu kısımda da Dobrinya destanındaki kurgusunun çok zayıf olmasına karşılık Bamsı Beyrek destanı çok daha renkli ve ustaca kurulmuştur. Ayrıca kahramanların kimliklerini gizlemesi ve yaptıkları hareketler bakımından da Bamsı Beyrek daha tutarlı hareket etmekte ve mantıklı bir davranışla kimliğini gizlemek için ozanla kıyafetini değiştirmekte ve bunu da Oğuz’da dostunu, düşmanını öğrenmek için yapmaktadır.

Halbuki, dobrinay destanında kahraman kimliğini gizleyecek herhangi bir gayrette bulunmamaktadır. Her iki destanda dikkat çekici olan bir başka nokta ise, Beyrek’in Oğuz Yurdu’na gelmeden, Dobrinya’nın ise annesinin evine ulaştıktan sonra destan anlatıcısı-şair kılığına girmeleri ve aile fertleri tarafından bile tanınmamalarıdır. Biz bu bölümle ilgili olarak iki destan arasında yaptığımız karşılaştırmada Bamsı Beyrek destanının Dobrinya destanına kaynaklık ettiği sonucuna varıyoruz.

b.Kahramanın Düğün Yerine Gitmesi ve Kimliğini Açıklaması

İnceleme konusu ettiğimiz ve karşılaştırdığımız iki destanda kahramanın dönüşünün son kısmı ise şöyle anlatılmaktadır;

Skomorokh kıyafetine giren Dobrinya, annesinin evinden ayrılıp karısıyla Alyoşa Popoviç’in düğün törenlerinin yapıldığı Prens vlademir ve prenses Apraksiya’nın da hazır bulunduğu yere gider. Düğün yerinin kapısındaki nöbentçilere sormadan içeri dalan Dobrinya salonda bulunan prens ve prensesi selamlar ve kendisine yre gösterilmesini bekler. Onun arkasından koşturan nöbetçiler içeri gelir ve bu skomorokhun yaptığı saygısızlığı Prens Vladimir’e şikayet ederler. Prens Vladimir, skomorokh kılığındaki Dobrinya’ya kızar ve ona neden böyle davrandığını sorar. Ancak Dobrinya prensin kızğınlığına aldırmaz ve nerede oturacağını sorar. Prens Vladimir de bu saygısız skomorokha sobanın üstünü gösterir. Dobrinya kendisine gösterilen yere geçip, elindeki gusli ile orada bulunanları selamlar ve hepsinin adının geçtiği bir şiir söyler. Dobrinya’nın söylediği şiir başta Prens Vladimir olmak üzere herkes tarafından çok beğenilir ve prens onu kendi masasına davet eder. Prens bu skomorokhu ödüllendirmek için ona masada istediği yere oturabileceğini söyler. Dobrinya da masada karısı Nastasya’nın karşısına oturup kendisine verilen içkiyi içmeye başlar. Prens Vladimir, Dobrinya’yı ödüllendirmeye devam ederek düğün boyunca istediğini yapabileceğini söyler. Dobrinya elindeki içki kadehinin içine yüzüğünü koyar ve onu Nastasya’ya uzatıp bir defada kadehi bitirmesini, kadehi bir defada bitirirse iyi bir şey olacağını söyler. Nastaysa kadehi alıp bir defada hepsini içer ve kadehin içindeki yüzüğü görüp tanır. Yüzükle birlikte karşısında oturan skomorokhun kocası Dobrinya olduğunu anlayan Nastasya, orada bulananlara Dobrinya’nın kimliğini açıklar.

Bamsı Beyrek destanında ise; kahramanımız Beyrek tebdil-i kıyafet ederek Banu Çeçek’le Yalancı Oğlu Yaltacuk’un düğün yerine deli bir ozan gibi gider. Düğün yerinde yiğitler güveyinin yüzüğünü hedef alıp ok atmaktadır. Yaltacuk ok atarken Beyrek beddua eder ve buna kızan Yaltacuk onun da ok atmasını ister. Beyrek kendi yayını getirtip hedefi vurur. Oğuz beyleri onu kutlar ve başarısının karşılığı olarak Kazan Han o günün beyliğini bu deli ozana verir ve gün boyunca isteğini yapabileceğini söyler. Beyrek ilk iş olarak yemek kazanlarını devirir, daha sonra kadınların bulunduğu yere gidip orada kopuz çalarak gelini oynatmak ister. Gelinin yerine başka kadınlar oynamak için ortaya çıkarlarsa da Beyrek söylediği şiirlerle onların adlarını ve kusurlarını söyler ve sonunda Banu Çiçek ortaya çıkıp oynamaya başlar. Beyrek bir şiirle ona olan sitemini dile getirdikten sonra kimliğini açıklayıp kendini tanıtır.

Dobrinya destanı ile Bamsı Beyrek destanı arasındaki yakınlık bu bölümde oldukça fazladır. Her iki kahramanın Skomorokh-Ozan kılığında tebdil-i kıyafet ederek düğün yerine gitmeleri, şiir söyleme ve ok atma karşılığı olarak ödül kazanmaları ve kimliklerini eş-sevgiliye açıklayarak kendilerini tanıtmaları tamamen aynıdır. Ancak Bamsı Beyrek destanındaki ince ve zarif bir şekilde işlenmiş olaylar ve kahramanın haraketlerindeki tutarlılık bu destanın kurgu bakımından Dobrinya destanından çok daha üstün olduğunu ortaya koymaktadır. Dobirnay destanındaki dikkat çekici bir husus da Dobrinya’nın söylediği şiiri İstanbul’da öğrendiğini belirtmesidir. Bütün bunlar Bamsı Beyrek destanının Dobrinya destanı ile olan ilişkisi yanında, doğrudan olmasa bile dolaylı olarak Skomorokh destan geleneği üzerinde Türk destan geleneğinin etkisini ortaya koyması bakımından oldukça önemlidir.

6.Kahramanın Sevgilisine Kavuşması ve Hainin Cezalandırılması

Her iki destanda sonuç kısmı şu şekilde anlatılmaktadır; Dobrinya’nın ölmediğini ve orada olduğunu öğrenen Nastasya, Dobrinya’nın ayaklarına kapanıp verdgi sözü tutmadığı için ondan af diler. Dobrinya, Nastasya’yı kadın olduğu için suçlayamayacağını, çünkü kadınların zayıf yaratıldıklarını, ancak karısının Alyoşa Popoviçle evlenmesi konusunda Prens Vladimir’in arabuluculuk etmesinin bir prense yakışmadığını ve prensin bu konuda hatalı olduğunu söyleyip, Vladimir’i suçlar. Prens Vladimir bundan çok utanır ve hiçbir cevap vermez. Diğer taraftan Dobrinya’nın karısıyla evlenmeye kalkışan Alyoşa popoviç söze karışıp esas hatanın kendisinde olduğunu, Nastasya’yı kendisinin zorladığını söyler ve Dobrinya’Dan af diler. Dobrinya ona verdiği cevapta, karısıyla evlenmek arzusunda olması nedeniyle, ona kızgın olmadığını, ancak yalan söyleyerek kendisinin ölüm haberini getirip annesini üzmesine çok kızdığını ve bu ikinci suçunu bağışlamasının mümkün olamayacağını belirtir. Sonra da Alyoşa’yı ilk önce tekme ve tokatlarla döver sonra da kırbaçlar. Alyoşa Popoviç’in cezalandırılmasından sonra, Dobrinya karısı Nastasya’yı da yanına alarak annesinin yanına döner ve destan burada biter.

Bamsı Beyrek destanın da ise; kahramanımız beyrek’in geri dönmüş olması bütün Oğuz beyleri tarafından sevinçle karşılanır. Hemen Beyrek’in babasına oğlunun döndüğü haberi gönderilir. Kam Püre Bey oğlunun geldiğine çok sevinirse de onun evine gelip serçe parmağını kanatarak kendisinin ağlamaktan kör olan gözlerine sürmesini ister. Beyrek babasının isteğini yerine getirir ve babasının gözleri eskisi gibi görmeye başlar.

Diğer taraftan Beyrek’in döndüğü haberini alan Yaltacuk ise Beyrek’ten korktuğu için Dana Sazlığı’na kaçar. Beyrek sazlığı ateşe verip Yaltacuk’u yakalar ve onu kılıcının altından geçirerek affeder. Kazan Bey ve diğer Oğuz Beyleri Beyrek’e gerdeğe girip, muradına ermesini, Banu Çiçek’le evlenmeden önce Bayburt kalesinde esir olan Oğuz yiğitlerini kurtarması gerektiğini söyler ve Bayburt kalesine gitmek üzere atına binerek yola çıkar. Beyrek’le birlikte Oğuz Beylerinin çoğu da atlanıp Bayburt’a gider. Yapılan savaşta tekfur öldürülür, Oğuz yiğitleri kurtarılır. Beyrek kendisine yardım eden tekfur kızını da alıp Oğuz yurduna döner. Yeniden hazırlanan düğün töreninde Beyrek yedi kız kardeşini yedi yiğide verir, kalan yiğitler murada erer. Dede Korkut’un söylediği şiirle de destan sona erer.

Özet metinlerde de görüldüğü üzere Dobrinya destanının sonuç kısmı oldukça kısadır. Kahraman, rakip veya haini cezalandırır ve karısını alıp annesinin evine gider. Burada Slav destanlarının temel özelliklerinden olan annenin ön planda oluşu tekrarlanır.

Bamsı Beyrek destanında ise kahraman önce babasının gözlerini iyileştirir, daha sonra da hain veya rakibi cezalandırır. Ancak cezalandırma bununla da bitmez, kahramanın uzun süre esir hayatı yaşamasına sebep olan Bayburt tekfuru da ölümle cezalandırılır. Bu cezalandırma ile birlikte kahraman verdiği sözü yerine getirir, kale fethedilir ve kahraman esir düşen arkadaşlarını kurtarır. Böylece destanın sonuç kısmı iç içe geçmiş bir dizi olayın yer aldığı oldukça kompleks bir yapı kazanır. Destanın sonu sadece kahramanın evliliğinin söz konusu edildiği mutlu sonla değil, kahramanla birlikte sevinç ve kederlerini paylaşan yiğitlerinin de evlenmesi şeklindeki bir mutlu sonla biter ki, destandaki bu yapı mutluluğnu sosyal bir hadise haline getirilmesini sağlar.

Her iki destanın sonuç kısmına bakıldığında Dobrinya destanının çok zayıf ve ayrıntıya girmeyen bir yapıda kurulmuş olmasına karşılık, Bamsı Beyrek destanının oldukça detaylı bir yapıya sahip olduğu görülür. Bu özellik de, daha önceki bölümlerde belirtildiği üzere, Dobrinya destanının Bamsı Beyrek destanından bir alıntı olabileceği ihtimalini güçlendirmektedir.

Yapmış olduğumuz bu karşılaştırmadan hareket ederek şu sonuçlara ulaşmak mümkündür: Bamsı Beyrek destanı Dede Korkut Kitabı içinde yer alan ve kahramanın dönüşünü konu eden bir anlatma olarak yazılı şekli yanında, sözlü gelenekte de bütün Türk dünyasında yaşaya gelmiş ve konusu itibariyle Dede Korkut Kitabı içindeki en sevilen anlatmalardan birisidir. Bu anlatmanın konusu yazılı veya sözlü olarak sadece Türkler arasında yayılmamış, Türk boylarının kültürel ve coğrafı komşuları olan toplumlar arasında ve özelikle de Slavlar arasında çok geniş bir alana yayılma şansına sahip olmuştur.

Türk destanlarında “kahramanın dönüşü” yapısı, konusu ve bu dönüşü hazırlayan sebeplerle birlikte çok geniş olarak anlatılırken; yani dönüş konusuna kahramının ailesinin tanıtımı, çocuksuzluk problemi, çare arama, doğum, ad verme, kahramanın eğitimi gibi temel bir takım hazırlık epizotundan sonra yer verilirken, Slav destanlarında ise bu yapı bazı değişikliklere uğrayarak destanın birinci kısmı veya tamamı olarak ortaya çıkmaktadır. Türk destanlarında gördüğümüz kahramanın hazırlanmasıyla ilgili kısımlar Slav destanlarında yer verilmeden doğrudan kahramanın dönüşüne sebep olacak olayla destana başlanmaktadır. Bütün bunlar V. Jirmunskiy’in iddia ettiği gibi Türk destan geleneğinin batı kültürlerinedn aldığı unsurları doğuya doğru gidildikçe yeni ilaveler ve abartmalar yaparak yeniden şekillendirmesi[10]sonucunda değil, tersine Türk sözlü destan yaratıcılığında var olan temel yapıların batıya doğru gelirken destan geleneğinin zayıflamasından dolayı değişmesi ve farklı kültür çevrelerinde bu yaratmaların o toplumların kenid geleneklerine göre yeni şekiller kazanmasının bir sonucudur. Albert B. Lord’un da ifade ettiği gibi;

Uzun süreli ve devamlı olarak meydana gelen Türk boylarının doğudan batıya doğru gerçekleştirdikleri göç sonunda, [11] Türk boylarına ait kültürel yaratmalar da yeni sahalara taşınmış, yani yayılma teorisinde belirtilen halk yaratmalarının çeşitli sebepler ve yollar düşüncesine uygun olarak taşınmış ve bu yeni alanlardaki toplumların kültürlerine geçmiş, yani Dede Korkut Kitabı’nda ve Alpamış destanında çok sağlam bir şekilde kurgulanmış olan “kahramanın geri dönmesi” yapısı Slavlar arasına taşınmış ve onlar arasında Türk geleneğindeki kadar ince ve zarif bir şekilde olmasa da yaşama kabiliyeti bulmuştur.

Kaynakça:

[1] –  Bkz. İbrahim Kafesoğlu, Türk Millı Kültürü, s. 19-38.

[2] –  Muharrem Ergin, dede Korkut Kitabı, I. (Giriş, Metin, Faksimile), s. 116-153.

[3] – A.E. Chukov, A.F. Hilferding, Onega Epics, 4th Ed. Moskov, 1950, no: 149.

[4] – Bkz. Felix J. Oinas, “Russian Byliny”.Heroic epic and Saga adlı kitap içinde, s. 236-256. Ayrıca bkz. Albert B. Lordr, “Balkan and Central Asian Epics”. Epic Singers and Oral Tradition adlı kitap içinde s. 222-234 (Bu makalenin Türkçe çevirisi için bkz. A. B. Lord, “Orta Asya ve Balkan Destanları Arasındaki İlişkiler”. Çeviren: Metin Ekici, Türk Kültüründe Nevruz Uluslar arası Bilgi Şöleni (Sempozyumu) Bildirileri; Ankara, 20-22 Mart 1995. Yayına Hazırlayan: Prof. Dr. Sadık Tural, Nakara, A.K.M. Yay, 1995, s. 273-308

[5] – Bu isimler Rus destan kahramanlarından bazılarının adlarıdır.

[6] – Bkz. Metin ekici, Dede Korkut Tesirinde Teşekkül Eden Halk Hikayeleri, s. 13-18

[7] – Albert B. Lord, a.g.e, s. 212- 213

[8] – Güney Slav destanları üzerinde Türk destanlarının etkisi hakkında daha geniş bilgi için bkz. Albert B. Lord, a.g.e., s. 212

[9] – Bkz. Albert B. Lord a.g.e., s. 213-220

[10] – Bkz. Nora Chadwick-Victor Jirmunskiy, Oral Epics of Central Asia, s. 302-305

[11] – Bkz. Albert B. Lord, a.g.e., s. 212-213

  • Chadwick, Nora; Victor Jirmunskiy. Oral Epics of Central Asia. London: Cambridge University Press, 1969.
  • Chukov, A.E.; A.F. Hilferding. Onega Epics. Moskov: 1950 (4th Edition).
  • Ergin, Muhnarrem. Dede Korkut Kitabı I; (Giriş, Metin, Faksimile). Ankara. T.T.K. Basımevi, 1958.
  • Ekici, Metin. Dede Korkut Tesirinde Teşekkül Eden Halk Hikayeleri. Ankara: A.K.M. Yay.; 1995.
  • Kafesoğlu, İbrahim, Türk Millı Kültürü, İstanbul: Boğaziçi Yayınları, 1986 (4. Baskı).
  • Lord, Albert B. “Balkan and Central Asian Epics”. Epic Singers and Oral Tradition. Ithaca and London: Cornell University Press, 1991 (Bu makalenin Türkçe çevirisi için bkz. A. B. Lord. “Orta Asya ve Balkan Destanları Arasındaki İlişkiler”. Çeviren: Metin Ekici. Türk Kültüründe Nevruz Uluslar arası Bilgi Şöleni (Sempozyumu) Bildirileri; Ankara, 20-22 Mart 1995. Yayına Hazırlayan: Prof. Dr. Sadık Tural. Ankara: A.K.M. Yay., 1995. s. 273-308).
  • Oinas, Felix J. “Russian Byliny”. Heroic Epic and Saga. Bloomington and London: Indiana University Press, 1978.

Kaynak:

Doç. Dr. Metin Ekici, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Haziran 2000, Dede Korkut Kitabı ve Slav Destanları, Cilt. XXXVIII, Sayı. 446, Sayfa. 325-336

 

Türkçe Tarih

İskitlerin savaş belgesi ve XI. yüzyıl Türklerinde Beçkem

Önceki yazı

Saha (Yakut) Türkleri

Sonraki yazı

Bu yazılar da ilginizi çekebilir

Yorumlar

Bir yorum yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla yazı Türk Destanları