0

Açıkça itiraf etmek gerekirse, ben ömrüm boyunca bu kadar cehaletin dibinde yaşayan bir insan daha görmedim. Zat-ı muhteremin son tarih buluşu şu şekilde efendim:

“Sevr antlaşma projesini gören yok, merak eden yok, bulup okuyan yok ama herkes Sevr üzerine pekala ahkâm kesiyor.”

“Sevr 1920-21’de 2 defa Türkçeye çevrilmiş. Ama 2000li yıllara kadar Latin alfabesine aktarılmadı. Sebep neydi acaba?”

Sonra taş gibi ortadan çatlıyor:

“Peki Osmanlının Sevr’e madde madde itiraz ettigini biliyor muyuz?”

Olmayan antlaşmanın, yazılmamış metnine “madde madde itiraz eden Osmanlı”. Yürü be Mustafa, kim tutar seni!

İyi ki, Osmanlı Devletinin ölüm fermanı olan Sevr Antlaşmasının 95. yıl dönümü nedeniyle, Türkçe Tarih Dergisinin ilk sayısını, bu antlaşmaya ayırmıştık.

Okuyucularımız, Sevr Antlaşmasının metninin bir kısmını bulabilir. Tabi Mustafa Armağan, kendi hülyasında yaşadığı için bu bilgilerden mahrum kalmış. Bir el atın da kendisini bilgilendirelim.

Cehalet üreten fabrika tipli yazarların ağızlarında son dönem bir moda var. “Sevr bir antlaşma değildir! Bir projedir! İmzalanmamıştır, onaylanmamıştır. Yok böyle bir antlaşma” vs türünden, tersten bir şizofreni belirtisi olan bu cümleleri biraz irdeleyelim:

Kendisinin cehaletini mazur görüyoruz, ama hem kendisini takip edenleri hem de bizim okuyucularımızı bilinçlendirmek de bizim görevimizdir.

1 – Sevr Antlaşması imzalanmadan önce, 30 Ekim 1918 tarihinde Sevr’in zaten ana taslağı gibi ortada duran Mondros Bırakışması (Mütarekesi) imzalanmıştır. Mütareke sonucu, Osmanlı İmparatorluğu zaten parçalanmış, tüm askerleri dağıtılmış, silahları alınmak istenmiştir.

2 – Daha sonra galip devletler, yenik devletlerle şartları en az Sevr kadar ağır olan bir dizi antlaşma imzalamıştır. Merak edenler Versay Antlaşmasına bakabilirler.

3 – 11 Mayıs 1920 tarihinde Sevr Antlaşmasının ana taslağı çıkartılmış ve düşüncelerini almak üzere Babıâli temsilcilerine, devlet adamlarına ve askeri personele sunuldu. Paris, Londra ve San Remo konferanslarının neticesinde kararlaştırılan metin, 31 Mayıs 1920’de İstanbul’a ulaşmış ve 26 Haziran tarihine kadar cevap süresi tanınmıştır.

4 – Sonuç olarak Sevr Antlaşması, 10 Ağustos 1920 günü, Fransanın başkenti Paris’in 3 km batısındaki Sevr Porselen Fabrikası Konferans Salonunda akşam saat dört sıralarında imzalanmıştır.

5 – Osmanlı Devletini temsilen Sevr Antlaşmasını imzalayan kişiler; Hadi Paşa ve Rıza Tevfik ile Bern Elçisi Reşad Halis Beydir.

Sevr Antlaşmasını imzalamak ile görevlendirilen Reşad Halis ve Rıza Tevfik Beyler ile Hâdi Paşa, sırayla antlaşma menünü imza ederlerken.
Sevr Antlaşmasını imzalamak ile görevlendirilen Reşad Halis ve Rıza Tevfik Beyler ile Hâdi Paşa, sırayla antlaşma menünü imza ederlerken.

6 – Antlaşmayı imzalayanlardan biri olan Rıza Tevfik sonradan kaleme aldığı anılarında, Sevr Antlaşmasının maddelerinin hükümet tarafından bildiğini ve kabul edildiğini, kendilerine ise geriye sadece imzalamak kaldığını belirtmektedir. [1]

“Sevr 1920-21’de 2 defa Türkçeye çevrilmiş. Ama 2000li yıllara kadar Latin alfabesine aktarılmadı. Sebep neydi acaba?”

Sevr Antlaşması, 10 Ağustos 1920 tarihinde imzalanmıştır. Antlaşma metni, Fransızcadır. İngiltere arşivinde İngilizce’dir. İtalya’daki arşivde, İtalyanca’dır.

Bizim memlekette de tabi ki antlaşma metni yayımlanmıştır. Armağan’ın 2000’li yıllara kadar Latin alfabesine aktarılmadığı dediğine bakmayın. Kendisi bunu söyleyerek basit internet araması bile yapamayacak düzeyde bir kişilik olduğunu göstermiştir.

Prof. Dr. Nihat Erim, Türkiye Cumhuriyeti’nin 13. Başbakanıdır. Aynı zamanda bir Hukuk profesörüdür. Prof. Dr. Nihat Erim, Sevr Antlaşmasını yeni Türk alfabesine aktarmıştır. “Türk Tarih Kurumu Basımevi” tarafından 1953 tarihinde basılmıştır. Mustafa Armağan, bu tarihte henüz piyasada olmadığı için midir bilinmez, 1953 senesinde basılmış olan bu kitaptan haberi yok. Zaten ben garipsemiyorum. Armağan, büyük bir araştırmacı olduğu için, dergisinde kullanacağı resimlerin “yüksek çözünürlüklü hali var mı sizde?” diye takipçilerine soran bir tiptir. Armağan, bu metne ulaşamıyorsa kendisine yardımcı olalım. Bakın Türk Tarih Kurumu bu metni internet üzerinden ücretsiz yayımlamaktadır. [2]

Bununla beraber, Başkent Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi internet sitesine girelim. Belgeler kısmına bir göz atalım. Bakın orada “Tarihi Belgeler” başlığı ile bir yer bulunmakta. Buradaki bağlantı adresini açarak, kendisi Sevr Antlaşmasının günümüz Türkçesine uyarlanmış halini bulabilir. İlk sayfadaki dipnotu kendisinin dikkatle okumasını tavsiye ediyoruz:

“Fransızca metinde (…), İngilizce metinde (…), İtalyanca metinde (…) denilmektedir. Matbaa-i Amire ve Konya metinlerinde (…), Erim metninde ise (…) biçiminde çevrilmiştir.”

Demek ki, Sevr Antlaşmasının Fransızca, İngilizce, İtalyanca metinleri mevcut. Bunun yanında, iki kez eski harflerle, bir kez de yukarıda aktardığımız şekilde yeni harflerle yayımlanmış metin.

“Sevr antlaşma projesini gören yok, merak eden yok, bulup okuyan yok ama herkes Sevr uzerine pekala ahkâm kesiyor.”

Yahu sen daha antlaşma metnini görmemişsin, var mı yok mu bilmiyorsun. Gelip millete laf atıyorsun. Evet doğru diyorsun, herkes “senin gibi” Sevr üzerine pekala ahkâm kesiyor.

Eklemek istediğim bir şey daha var. Kendisi eğer eski harfli metinleri ve yeni harfli metinleri okuyamıyorsa, okuduğunu anlamakta zorluk çekiyorsa, Sevr Antlaşmasının İngilizce metnini kendisine iletebilirim. Belki de, Vahdettin’in vatana ihaneti sonucu kaçacak gemiyi İngiltere’den bulması örneğiyle sabit olan gelişmelere, kendisini hazırlamak için İngilizce’sini geliştirmek isteyebilir.

Treaty of Sèvres, Sevr Antlaşması İngilizce metni

Yazar Güncellemesi (05-06-2020) : İlgili konuyu Murat Bardakçı, belgeleriye köşesine taşımıştır. İlgilenenler yazıya buradan ulaşabilirler.

Makale Kaynakçası:

[1] – Rıza Tevfik, Biraz da Ben Konuşayım, İstanbul, 1993, s. 142-143
[2] – Devletler Arası Hukuku ve Siyasi Antlaşma Metinleri, Cilt 1 (Osmanlı İmparatorluğu Antlaşmaları), Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1953

Cihan Oktay
2014 yılında Türkeli Dergisinde yazarlık yapmaya başlayan yazar, derginin kapanmasıyla birlikte, Türkçe Tarih Dergisi‘ne kuruculuk etmiş ve günümüzde de yazılarını burada yayınlamaktadır. Yazar Türkçe Tarih sistemi üzerinde genellikle Milli Mücadele, Atatürk ve Türk Devrimleri üzerine yazılar yazmaktadır. Uzun bir süredir, Rıza Nur ve Hatıratı üzerine araştırmalar yapmakta ve bu çalışmaları ile tanınmaktadır. Diğer önemli tarihçilerle birlikte kolektif olarak yayınlanan "Şahsiyetler" isimli kitapta, Doktor Rıza Nur biyografisi kaleme almıştır.

Kazakça Dersleri – 10

Önceki yazı

Kazakça Dersleri – 12

Sonraki yazı

Bu yazılar da ilginizi çekebilir

Yorumlar

Bir yorum yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla yazı Milli Mücadele