Dün yayınlanan BBC Arşiv Odası programının konusu yine Uğur Mumcu’ydu.[1] Biliyorsunuz ki, 24 Ocak 1993 günü öğle saatlerinde, Ankara’da, otomobiline yerleştirilen bir bombanın patlaması sonucu parçalanarak öldürüldü. Patlama, Mumcu’nun evinin önündeki arabaya binip kontağı çevirmesinden sonra meydana geldi. Koyulan patlayıcının miktarı o kadar çoktu ki, Mumcu’nun cesedi, arabanın hemen yanındaki ASKİ’ye ait su deposunun 4 metre yükseklikteki duvarını aşarak boş araziye fırladı.
Yolsuzluklara, kaçakçılığa, çıkar çetelerine, dinsel inançları istismar edenlere karşı verdiği savaşımla tanınan, Türkiye’deki tüm gazetecilere örnek olan büyük düşünür Uğur Mumcu’yu, bir 24 Ocak günü daha bu yazımla tüm saygı ve sevgim ile anıyorum.
BBC’ye 1984 yılında verdiği radyo söyleşisinde spikerin Mumcu’ya yönelttiği: “Çalışmalarınızın büyük bir kısmı araştırmalarınıza dayanıyor. Bu araştırmalarınızı nasıl yapıyorsunuz? Hangi kaynaklara dayanarak?” sorusuna cevap verdikten sonra, Türkiye’deki gazeteci, yazar ve çizerler hakkında bakın neler söylemiş?
“(…)
Doküman inceliyorum. Örneğin bakın. Bana gelirler; siz bunları nereden buluyorsunuz, bu belgeleri, bir kısmı da efendim siz CIA ajanı mısın, KGB ajanı mısın ya da MİT ajanı mısın bunları nereden biliyorsun?
Çok basit. Eğer bir dava dosyası çok ciddi okunursa bütün belgeler orada vardır. Benim kaçakçılık konusundaki araştırmalarım son 20 yılın kaçakçılık dosyalarına dayanıyor ama bunları okuya okuya gözümün derecesi arttı, gözlüğümün derecesi arttı! Yani bizde konulara genel yaklaşımlar geçerlidir…
Spiker: Üstünkörü…
Mumcu: Üstünkörü… Abdi İpekçi olayı! Abdi İpekçi dosyasını ben, 10 kez okudum, açığını yakalayabilmek için, ki 500 sayfadan silik o fotokopiler, ifadeler… Yani zamanını ayırmak sorunu!
Bizde gazetecilik köşende oturacaksın, çayını içeceksin, yazını öyle yazacaksın. Böyle anlaşılmış. Oysa gazetecilik haber demek ve her gün yenilenen bir olay. Yani gazeteci kendisini her gün yenilemezse, gazetecilik yapamaz.
Spiker: Kendinizi yenilemekten söz ettiniz, nasıl yeniliyorsunuz?
Mumcu: Bütün olayları izlemeye çalışıyorum. Dünyada ne var ne yok, onu izlemeye çalışıyorum. Çok okuyorum, yani yazdığımdan daha çok okuyorum. Bizde gazetecilerin çoğu okumaz-yazar!
Spiker: Okumaz…
Mumcu: Yani daha çok kendi yazdıklarını okurlar… Ben her konuda araştırma yapma yanlısıyım.”
İşin özü bu kadar, bizdekilerin çoğusu “okumaz-yazar”.
Şimdi size tüm Kemalizm karşıtlarının bir suç delili gibi ortalıkta dolaştırdığı, internet sitelerinin köşelerinde “ibret verici itiraf” olarak sunulan, herkesin de oradan buradan alıp okumuş gibi yazdığı ama kimsenin açıp ta kaynak tenkidi yapmadığı bir paragrafı göstereceğim.
Bahsini ettiğim paragrafı buraya alıntılıyorum:
“Harf devriminin tek amacı ve hatta en önemli amacı, okuma yazmanın yaygınlaşmasını sağlama değildir. Okur-yazar oranının düşük oluşunun yegâne sebebi, alfabenin öğrenilmesinin zor olması değildi. Uzun yıllar devlet, eğitim sorununa eğilmemiş, kütlesel eğitime önem vermemişti. Devrimin temel gayelerinden biri yeni nesillere geçmişin kapılarını kapamak, Arap-İslâm dünyası ile bağları koparmak ve dinin toplum üzerindeki etkisini zayıflatmaktı. Yeni nesiller, eski yazıyı öğrenemeyecekler, yeni yazı ile çıkan eserleri de biz denetleyecektik. Din eserleri eski yazıyla yazılmış olduğundan okunmayacak, dinin toplum üzerindeki etkisi azalacaktı.” [2]
Yazarlarımız hemen kaynak yapıştırıyorlar: Efendim bu paragraf İsmet İnönü’nün, Bilgi Yayınevinden çıkan, Sabahattin Selek’in hazırladığı Hatırat’ta geçiyor. 2. Cildin, 223. sayfasında.
İsmet İnönü, bu hatıratıyla, Harf Devrimi’nin yapılmasındaki asıl gayenin “Arap-İslâm dünyası ile bağları koparmak ve dinin toplum üzerindeki etkisini zayıflatmak” olduğunu itiraf etmiş. Kim diyor?
İsmet İnönü, bu hatıratıyla, Harf Devrimi’nin yapılmasındaki asıl gayenin “Arap-İslâm dünyası ile bağları koparmak ve dinin toplum üzerindeki etkisini zayıflatmak” olduğunu itiraf etmiş. Kim diyor?
CHP’lilerin ve “laikçi” çevrelerin sözcülerinin, din derslerinden çok Osmanlıca’ya tepki göstermelerinin nedeninin, daha derinlerde olduğunu fark eden, Radikal gazetesi yazarı Oral Çalışlar. Radikal gazetesi 12 Aralık 2014 tarihinde yayınlanan, “Osmanlıca’yı neden yasakladılar?” isimli yazısında,[3] İnönü’nün hatıra kitabında yazdığı iddia edilen ve yukarıdaki paragrafı kopyala yapıştır yaparak aktaran “okumaz-yazar” Çalışlar bakın ne diyor:
İnönü’nün bu yaklaşımı hiçbir tereddüde yer vermeyecek kadar net ve açık.
Oral Çalışlar
Türkiye’de dil faslında dünyada başka bir ülkede görülmeyen, görülmesi de tahayyül edilemeyecek ürpertici bir cinayet işlendiğini öne süren Yenişafak gazetesi yazarı Yusuf Kaplan. Radikal gazetesi 8 Aralık 2014 tarihinde yayınlanan, “Dil Devrimi cinayeti ve Osmanlıca meselesi” isimli yazısında,[4] İnönü’nün hatıra kitabında yazdığı iddia edilen ve yukarıdaki paragrafı kopyala yapıştır yaparak aktaran “okumaz-yazar” Kaplan, yazısında bu cinayetin belgesini yayımlıyor ve diyor ki:
Bu sözler, Millî Şef İsmet İnönü’ye ait. Bu sözlerin yer aldığı yer ise, Sabahattin Selek tarafından 1968 yılında kayda alınan İnönü’nün hatırat kitabı.
Yusuf Kaplan
Bir günde insanları cahil kılan, dede ile torunu, geçmiş ile gelecek nesillerin arasını koparan bu inkılabın da belirli amaçlar çerçevesinde yapıldığı tespit eden, Vitrin haber isimli internet sitesine yazılar yazan bilim insanı(?) Yrd. Doç. Dr. Mustafa Öztoprak. Vitrin Haber isimli haber sitesinde 22 Aralık 2014 tarihinde yayınlanan, “Geçmişten Günümüze Bir Köprü: Osmanlıca” isimli yazısında,[5] İnönü’nün hatıra kitabında yazdığı iddia edilen ve yukarıdaki paragrafı kopyala yapıştır yaparak aktaran “okumaz-yazar” Öztoprak, yazısında diyor ki:
Dinden, imandan ve yazılan eserlerden kurtarmak için yapılan bir inkılabın bu millete ne kadar yaralar açtığını düşünmek bile akıllara zarar bir durumdur.
Yrd. Doç. Dr. Mustafa Öztoprak
Sabah kalktığında ‘mail’ kutunda Cengiz Akın, isimli dostundan gelen bir ileti ile karşılaşıp bir anda aydınlanan, Akşam Gazetesi yazarı Atıf Hüseyin. Akşam Gazetesi 7 Aralık 2014 tarihinde yayınlanan, “Mesele ‘eski yazı’ değil, hala anlayamadık mı?” isimli yazısında,[6] İnönü’nün hatıra kitabında yazdığı iddia edilen ve yukarıdaki paragrafı kopyala yapıştır yaparak aktaran “okumaz-yazar” Hüseyin, yazısında bakın ne diyor:
Hakkını teslim etmeliyiz ki Ak Parti hükümetleri, başlangıçta alıntıladığımız İnönü’nün sözleriyle kendisini remzeden neredeyse yüz yıllık ‘yabancılaşma’ parantezini kapatmak için büyük gayretler gösterdi, önemli değişimlere imza attı.
Atıf Hüseyin
Akşam, Osmanlıca ile yatan millet, sabah uyandığında dayatılmış Türkçe ile gözlerini açtı.,. Harf İnkılâbı’nı eleştirenler sistem dışına itildi, asıldı, yobaz ilan edildi diyerek önemli bir tespit ortaya koyan Vahdet gazetesi yazarı Özcan Ünlü. Vahdet Gazetesi 16 Aralık 2014 tarihinde yayınlanan, “Yobazlık İyidir” isimli yazısında,[7] İnönü’nün hatıra kitabında yazdığı iddia edilen ve yukarıdaki paragrafı kopyala yapıştır yaparak aktaran “okumaz-yazar” Ünlü, yazısında Prof(?). Tuğrul İnançer’in bir sözünü aktarıyor ve diyor ki:
Dünyanın en büyük kütüphane cinayeti 1928’de Türkiye’de olmuştur. Bir gecede Türkiye’nin kitapları okunmaz hale gelmiştir.
Özcan Ünlü
Harf inkılabının amacı da okuma yazmayı kolaylaştırmak değildi diyerek Harf Devrimi’nin gerçek amacını ortaya koyan Star Gazetesi yazarı Resul Tosun. Star Gazetesi 11 Ocak 2015 tarihinde yayınlanan, “İnönü’nün itirafı, Atatürk’ün pişmanlığı” isimli yazısında,[8] İnönü’nün hatıra kitabında yazdığı iddia edilen ve yukarıdaki paragrafı kopyala yapıştır yaparak aktaran “okumaz-yazar” Tosun, yazısında bakın ne diyor:
Bugün Latin harflerini kaldırıp Osmanlıca’yı dayatmak ne kadar doğru olursa o kadar doğrudur/doğruydu.
Resul Tosun
Mesele alfabenin zorluğu, okuma yazmanın yaygınlaştırılması filan değilmiş diyerek yepyeni bir bakış açısı sunan Haber 7 yazarı Ekrem Kızıltaş. Haber 7 isimli haber sitesinde 8 Aralık 2014 tarihinde yayınlanan ve 9 Aralık 2014 tarihinde güncellenen, “Harf Devrimi’nin sebebi neler imiş meğer!..” isimli yazısında,[9] İnönü’nün hatıra kitabında yazdığı iddia edilen ve yukarıdaki paragrafı kopyala yapıştır yaparak aktaran “okumaz-yazar” Kızıltaş, bakın de diyor:
Mehmet Ali Tekin’in Yeni Akit’teki yazısından aktardığım İsmet İnönü’nün yukarıdaki sözleri, meseleyi ne güzel izah ediyor, değil mi?
Ekrem Kızıltaş
Harf değişikliğini yapanların asıl maksadının ne olduğu şimdilerde anlamış bulunan Yeni Akit gazetesi yazarı Mehmet Ali Tekin. Yeni Akit Gazetesi 7 Aralık 2014 tarihinde yayınlanan, “Osmanlıca Öğrenimi ve Koparılan Fırtınanın Arka Planı” isimli yazısında,[10] İnönü’nün hatıra kitabında yazdığı iddia edilen ve yukarıdaki paragrafı kopyala yapıştır yaparak aktaran “okumaz-yazar” Tekin, yazısında bakın ne diyor:
Dedesinin konuştuğunu veya yazdığını anlamayan, kaç topluluk vardır yeryüzünde…
Mehmet Ali Tekin
Bu yukarıda size aktardığım “okumaz-yazar”ların hiç biri sözü edilen hatıratı okumamıştır! Hatta öyle sanıyorum ki, belki de bir çoğu, ismi “İsmet İnönü Hatıralar” olan bu iki ciltlik kitabı eline dahi almamışlardır!
Nereden mi biliyorum?
Önce kitap hakkında bilgi vermekle başlayalım. Sabahattin Selek imzalı “İsmet İnönü Hatıralar” isimli kitap 2 cilt halinde Bilgi Yayınevi tarafından, ilk cildi 1985’te, ikinci cildi ise 1987 yılında basıldı. Selek, İnönü’nün anlattıklarını yazmış, kendisi eklemelerde, açıklamalarda bulunmamıştır. Teybe okunan ses kayıtları kitaplaştırılmıştır. Bu kayıtların bir kısmı 1968 yılında yayınlanmıştır. Daha sonra Bilgi Yayınevi bu hatırat kitabını 2006 yılından itibaren tek cilt halinde okuyucuya sunmuştur.
Herkesin alıntıladığı şu 223. sayfayı açalım ve okuyalım (Aşağıdaki resim 1987 yılına ait kitabın ilk baskıdan çekilmiştir):
Şimdi kitabın 2009 yılına ait üçüncü baskısından ilgili sayfayı değişme var mı diye kontrol edelim:
“Esas olarak Harf İnkılabı’nın taraftarıyım. Başlangıçta gösterdiğim mukavemet, anlattığım sebeplere dayanıyordu ve Atatürk benim bu mukavemetimi samimi olarak karşılıyordu. Kendisi; bir emrivaki yaparak bu inkılabı kabul ettiririm, İsmet Paşa’nın söylediği doğru, ben de uyarım, hep beraber çalışmalıyız, çalışırız, olur biter diye düşünüyordu. Onda böyle samimi bir kanaat vardı.
Bugünlere ait bir olayı hatırlarım. Atatürk, yanında bazı kimseler olduğu halde, bir yerde çalışıyor. Önünde eski yazıyla yazılmış birçok kâğıt var. Akşam üzeri ben kendisini görmeye gittim. İsmet Paşa geliyor, diye haber verirler. Hepsi telaşa düşer. Masanın üzerindeki kâğıtları kaldırırlar.
Sözünde duruyor. Fakat acele bir iş yapılacağı zaman ve onun istediği vesika veya notu herkes kolayına geldiği gibi eski yazıyla verince ne olacak? Tabii çaresiz bir vaziyet.
Bu son zamanlarda bile, koalisyon hükümeti olarak çalışırken, bakarım yanımda oturan Alican defterini çıkarır, eski yazı ile yazar. İçimden, şartlar müsait olsa ben sana gösteririm, derim. Bırakalım bunu, kendi partimizin adamına bir şey yapamaz hale geldim. Şimdi serbest… Herkesin cep defterine ne karışırsın, oldu…
Harf İnkılabı bir okuma yazma kolaylığına bağlanamaz. Okuma yazma kolaylığı Enver Paşa’yı tahrik eden sebeptir. Ama, Harf İnkılabı’nın bizde tesiri ve büyük faydası, kültür değişmesini kolaylaştırmasıdır. İster istemez Arap kültüründen koptuk. Arap kültürünün ve Arap dilinin tesiri hakkında, yeni nesiller bizim kadar fikir edinemezler. Bir misal olarak söylemek isterim: Benim çocukluğumda kültür sahibi adamlar, Türk dilinin kifayetsizliğinden, eksikliğinden meyus olarak bahsederlerdi ve bunun için cemiyet içinde hem Türkiye diye bir millet olarak Araptan ayrılığı kaldırmalıydık, hem de sağlam bir dile kavuşmak maksadıyla Arapçayı kabul etmeliydik, derlerdi. Yani vaktiyle devleti kurarken ve Türk dilini yaparken Arap dilini kabul etmek doğru olacaktı, görüşünü hararetle savunurlardı.
Anadolu’da ilk Türk devletini kuranların hepsi Türk beyi olarak devlet başına geçmişler ve milli hususiyetlerini muhafaza etmişlerdir. Sonra Osmanlılar devrinde, edebiyat vesilesiyle dil ihtiyacı genişledikçe sanatı Arap dili üzerinde işlemek hevesi milli kültürü zayıflatmıştır. Bizim devrimizde Latin harflerine geçmek Türk dilini ve milli kültürü kurtarmak için esaslı bir etken olmuştur.
Şimdi, bütün sapmalara rağmen, yazıyı yeni harflerle öğrenmiş olanlar eski harflere dönemezler. Kuran kursuna gidenler için de böyledir.
Harf İnkılabı’nı burada bağlayacağım. İnkılap ilan edildiği zaman herkes iki yazı ile başladı. Hükümet başında bulunduğum için gayet sıkı ve ciddi takip ederek devlet dairelerinden eski yazının kalkmasına çalıştım. Ne kadar sürdü, şimdi söyleyemeyeceğim, fakat asgari bir müddet zarfında resmi dairelerden eski yazı kalktı. Devlet memurları içinde eski yazıyı müsvedde olarak kullanmakta devam edenler, bu yazıyı bilmeyen insanlar memur olup işbaşına geldikçe, tabiatıyla seyrekleşti.
Harf İnkılabı’, kadınların cemiyete girmesi ve erkeklerle eşit hale gelmesi, ancak zamanla yerleşecek inkılaplardır. Bunu bilerek inkılapları değerlendirmek lazımdır.”[11]
Görüldüğü gibi, herkesin kaynak gösterdiği ama kimsenin açıp ta bir kere bile olsun kaynak tenkidi yapmadığının gün gibi belgesi!
Söylemeden geçmeyelim: Bu konuyu daha önce, 2012 yılında Özdemir İnce, “mürteci” yazar Mustafa Armağan’ın bir yazısına[12] cevaben köşesine taşımıştı.[13]
Makale Kaynakçası:
[1] – Arşiv Odası, “Uğur Mumcu, 1984 – BBC Türkçe”, 22 Ocak 2015
[2] – Arşiv Odası, a.g.r.
[3] – Oral Çalışlar, “Osmanlıca’yı neden yasakladılar?“, Radikal, 12 Aralık 2014
[4] – Yusuf Kaplan, “Dil Devrimi cinayeti ve Osmanlıca meselesi“, Yenişafak, 8 Aralık 2014
[5] – Yrd. Doç. Dr. Mustafa Öztoprak, “Geçmişten Günümüze Bir Köprü: Osmanlıca“, Vitrin Haber, 22 Aralık 2014
[6] – Atıf Hüseyin, “Mesele ‘eski yazı’ değil, hala anlayamadık mı?“, Akşam, 7 Aralık 2014
[7] – Özcan Ünlü, “Yobazlık iyidir”, Vahdet, 16 Aralık 2014 – Güncelleme 06 Eylül 2016 : “Vahdet gazetesi kapandı“, T24
[8] – Resul Tosun, “İnönü’nün itirafı, Atatürk’ün pişmanlığı“, Star, 11 Ocak 2015
[9] – Ekrem Kızıltaş, “Harf Devrimi’nin sebebi neler imiş meğer!..“, Haber 7, 8 Aralık 2014
[10] – Mehmet Ali Tekin, “Osmanlıca Öğrenimi ve Koparılan Fırtınanın Arka Planı“, Yeni Akit, 7 Aralık 2014
[11] – Buraya aktardığım resimler, “Çarpıtılan Tarihin Gerçek Yüzü”, isimli internet sitesinden alınmıştır. Benim elimde bulunan kitap, tek cilt halinde bulunan Ekim 2009 yılına ait olan üçüncü baskısıdır. Yine de emin olamıyorsanız, Bilgi Yayınevi’nin yaptığı açıklamadaki sayfalardan okuyabilirsiniz.
[12] – Mustafa Armağan, “7 Soruda Harf Devrimi”, Zaman, 4 Kasım 2012 – Güncelleme : 27 Temmuz 2016 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 668 Sayılı KHK ile gazete kapatılmıştır.
[13] – Özdemir İnce, “Harf Devrimi konusunda zırvalar“, Aydınlık, 14 Kasım 2012
Yorumlar