Şamanizm, Erken Paleolitik çağdan itibaren özellikle bozkır toplumlarında, Sibirya ve Orta Asya civarında yaygın, günümüzde de yaşayan inanış biçimidir. Çoğu antropolog ve ilahiyatçılara göre tabiatüstü güçlerle iletişim kurulabileceğine inanılan ilk inanç sistemidir. Şamancılık veya Kamcılık olarak da bilinen Şamanizm inancı, sistematik dinden ziyade merkezinde şamanın yer aldığı, kendine has inanç ve ritüelleriyle farklı formları bulunan vecde ve transa dayalı bir inanç şeklidir.[1]

Günümüzde kandaş topluluklar ile sınıflı toplumlar arasında Şamanist kültür alışverişi olduğu düşünülmektedir. Kandaş topluluklar Şamanist kültürün temelini oluşturur. Son zamanlarda yapılan çalışmalar, Şamanizm’in doğuşunu paleolitik ya da neolitik çağın başlangıcı olarak kabul etmektedir. Fransa Lascaux Mağarasında bulunan, İÖ 15-13 bin yıldan kaldığı tahmin edilen resimlerde Şamanizm’in en eski motiflerine rastlanmıştır. Arkeolojik kanıtlar Şamanizm’in 20-30 bin yaşında olduğunu bildirmektedir. Genel olarak uygarlık öncesi toplumların inançlar bütünü olarak görülen şamanlık, tarih boyunca çeşitli uygarlıkların etkilerine açık olmuştur. Şamanik yöntemlerle ilgili dikkate değer özelliklerden birisi de değişik yer ve zamanlarda farklı görünümler almasına karşın Avustralya yerlilerinden Kuzey ve Güney Amerika’ya, Sibirya ve Orta Asya’dan Avrupa ve Güney Afrika’ya kadar dünyanın birbirinden ayrı ve uzak bölümlerinde birbirine çok benzer olmasıdır. Şamanizm günümüzde Türkler ve diğer Orta Asya halklarının hayatını değişik oranlarda etkilemeye devam etmekle birlikte halen Orta Asya’da başlı başına bir din olarak geçerliliğini korumaktadır. Tatarların bir kısmı özellikle Hakasya Türklerinin hemen hemen tamamı Şamanist’tir. Rusya, Moğolistan, Tacikistan, Kazakistan gibi ülkelerde de Şamanist topluluklara rastlanmaktadır. Sayıları gittikçe azalmakla birlikte günümüzde yaklaşık 650.000 kadar Şaman olduğu tahmin edilmektedir.[2]
Kelimeyi etimolojik olarak inceleyecek olursak kelime Almanca Schamane’den ödünç alınmıştır, Rusça шама́н (šamán), [1] Evenki шама̄н (şamān), сама̄н (samān) ‘dan Evenki kelimesi muhtemelen ша- (“bilmek”); [3] veya Tocharian B amāne (“keşiş”) [4] veya Çince 沙門 (shāmén, “Budist keşiş”) kökünden türetilmiştir. Sanskritçe’den Pali samaṇa श्रमण (śramaṇa, “münzevi, keşiş, adanan”), श्रम’dan (śrama, “yorgunluk, tükenme; emek, zahmet; vb.”), Bu da bunu bir Sramana eşili haline getirir.[3]
ŞAMANİZMİN YÖNLERİ
DOĞA İLE BAĞLANTI
Şamanizm doğanın kendisinden kaynaklanır. Şamanik uygulamalar Dünya Ana’nın sunduğu güçten yararlanır ve kadim yerli öğretiler doğanın basit gerçeklerinden türetilir.
KENDİNE VE TOPLUMUN SAĞLANMASI
Şamanizm sadece bireyin sağlığı ile değil, aynı zamanda tüm toplumun sağlığı ile de ilgilidir. Bu, tüm insanları, bitkileri, hayvanları ve tüm yaşamı içerir.
MANEVİ UYGULAMA
Günlük ruhsal uygulama, hem bedenin hem de ruhun sürekli ve üstel büyümesine izin verir. Amaç, tüm yaratımla iç ve dış uyum yaratmaktır.
KUTSAL YERLERE HAC
Kutsal yerlere yaklaşmayı ve onlarla bağlantı kurmayı öğrenmek, şamanizmin ayrılmaz bir parçasıdır. Nehirler, göller, dağlar ve mağaralar gibi doğal harikaları onurlandırarak, toprağın enerjisini yeniden uyandırır ve canlandırırız.
VİZYON & TÖREN
Doğanın ruhlarını onurlandırmak için yapılan törenler, uyum ve dengeyi geliştirmeye yardımcı olur. Şamanizmin yolu asla bitmez. Bu törenler devam ettiği sürece dünyanın devam edeceğine inanılıyor.[4]
ŞAMAN UYGULAMASI
Şamanizm uygulaması birçok farklı unsuru içerir. Bir Şaman, ruh dünyasına giden bir kanaldır ve yaşam deneyimi ve dua, meditasyon ve farklı türden ritüeller ve törenler yoluyla bilgi kazanır.
Şamanlar, topluluk çalışmalarında, bitkisel ilaçlar, “yolculuk”, ateş ritüelleri, dans, davul törenleri, meditasyon ve koruyucu muskalar gibi araçlar ve ritüeller kullanırlar.
Nelson, “Şamanizmi uygulamak, dünyaya farklı bakış açılarına açık olmayı gerektirir” diyor. “Değişen bir durumu kolaylaştırmak için davul çalma veya benzer teknikler kullanan Şamanik yolculuk gibi ritüeller, iyileştirici ruhlarla işleyen bir ilişki geliştirmek için kullanılır.”
Bir Şamanın gerçek bir uygulayıcı olarak kabul edilebilmesi için üç şeyde ustalaşması gerekir. Bunlar:
1)Değişmiş bilinç hallerine ulaşmak.
2)Fiziksel ve ruhsal dünya arasında bir araç olarak hareket etme yeteneği.
3)Toplumlarının ihtiyaçlarını diğer geleneksel pratisyenlerin (doktorlar ve dini liderler gibi) karşılayamayacağı bir şekilde karşılama yeteneği.
Şamanizme yeni başlayanlar için iyi bir başlangıç noktası düşlerdir. Bunun nedeni, rüya gördüğünüzde farklı bir bilinç durumuna erişiyor olmanızdır. Uyanır uyanmaz tüm rüyalarınızı not aldığınız bir rüya günlüğü tutarak başlayabilirsiniz. Bu, manevi alemden bilgi ve fikirlere erişmeye başlamanıza yardımcı olabilir.[5]
Şaman inanışına göre evren üç bölümden oluşmaktadır:
a) Gök: Aydınlık olandır. Orada iyilik, güzellik ve mutluluk vardır. Tam anlamıyla bir cennet demektir. 17 kattan oluşmaktadır. En büyük Tanrı/ruh olan Ülgen, eşi ve çocukları ile kendisine bağlı iyi ruhlar orada oturur.
b) Yeryüzü: İnsanların yaşadıkları yerdir.
c) Yeraltı: Karanlık olandır. 14 kattır. Kötülüklerin, bahtsızlıkların, çirkinliklerin hüküm yeridir. Bu nedenle cehennem demektir. Korkunç bir tanrı/ruh olan Erlik, ailesi ve ona bağlı kötü ruhlar yeraltında bulunurlar. Şamanlar bu üçe ayrılan evrende kendi dualarıyla hastaların dua isteklerini gökteki ve yer altındaki ruhlara ilettiklerini, onlarla konuştuklarını söylerler, ve böylece hastaya ya da büyü okutmaya ihtiyaç duyan kişiye gelecek kötülüklerden gökteki ve yer altındaki ruhların kendilerini koruduğu duygusu aktarılmış olur.[6]
DAVUL,TEF TÖNGÜR SEÇİMİ
Davulun derisi, çizgi , oyun manzaraları, hayvan, ağaç, kaz, kurbağa, kurt , tavşan geyik resimleri süs ve bebeklerden ibaretti.
Kam davul latası, yılan ve cin resimleri ile işlenmiştir. Bu simgeler kutsaldır. Davulun tokmağı kutsal ağaç olarak bilinen ardıç ve kayından yapılır.
Şaman , tören sırasında davulu ile konuşurdu. Bu sırada Davul, şamanın manevi eşi görevini üstlenir, ruhlar ile şaman arasında aracılık yapardı.
ŞAMAN DAVULUNDA KULLANILAN MÜZİK RİTMLERİ
1- Yılan ritmi;
<üç yavaş vuruş>
Yeni bir şeye sahip olma ,
işi gücü toparlama
2- Geyik ritmi ;
<iki yavaş, iki hızlı ritm>
Uğur, hamile kadınların doğurması,varlıkların paylaşılması, yolculuk
3-kaplumbağa ritmi;
<bir vuruş iki hızlı vuruş>bir vuruş
bağışıklık, uyumu şaplamak-
yeni bir oluşum için temel sağlamak
4-Boğa ritmi;
<bir vuruş- dört hızlı vuruş> , düşmanları püskürtme
maddi kalkınma, fiziki gücün bir araya yığılması
5- Balıkçıl kuşu ritmi;
<iki hızlı- iki yavaş>
karşıya çıkan engelleri aşmak
sevgiye yardım etmektir.
6- Örümcek ritmi;
<iki hızlı- bir normal>iki hızlı- üreticilik, negatif enerjiden temizlenmek
7-Ayı ritmi;
<Dörthızlı +bir vuruş>
Mevki korumak, engelleri kaldırmak, içine gömülmek
8-Kaplan ritmi ;
<haraket-ritmleri>[7]

COVID-19 salgını hala devam ederken, Şamanizm bir kez daha gelişme kaydediyor.
Shakti Şifa Merkezinde bir Şaman uygulayıcısı olan Marc Nelson, “İleri teknolojinin artan kullanımı ve yapay zeka gibi yeni teknolojilerin ortaya çıkması yeni fırsatlar sunuyor” diyor. “Bu bağlamdaki bir örnek, uygulayıcılar tarafından çevrimiçi olarak grup ritüelleri gerçekleştirmek veya uzaktan öğrenme sağlamak için konferans araçlarının kullanılmasıdır.”[8]
Şamanlar genellikle rüyalar veya işaretler aracılığıyla çağrıldıklarını iddia ederler. Ancak bazıları güçlerinin miras kaldığını söylüyor. Geleneksel toplumlarda şaman eğitiminin uzunluğu değişir, ancak genellikle yıllar sürer.
Yaralı şifacı, şamanik bir deneme ve yolculuk için bir arketiptir. Bu süreç genç şamanlar için önemlidir.
Onları ölümün eşiğine getiren bir tür hastalık geçirirler. Bunun iki nedenden dolayı olduğu söyleniyor:
Şaman yeraltı dünyasına geçer. Bu, şamanın hasta ve kabile için hayati bilgileri geri getirmek için derinliklerine inebilmesi için gerçekleşir.
Şaman, hastalığı anlamak için hastalanmalıdır. Şaman kendi hastalığının üstesinden geldiğinde, tüm acıları iyileştirmek için tedaviye sahip olacaklarına inanırlar. [9]
YARALI ŞİFACI ARKETİPİ
Yaralı Şifacı arketipi analitik bir ilişkide kümelenebilen arketipsel bir dinamik olarak karşımıza çıkar. Yaralı şifacı, psikolog Henri Nouwen 1972 tarafından yaratılan bir terimdir. Bu fikir, analistin hastaları tedavi etmeye mecbur olduğunu çünkü analistin kendisinin “yaralı” olduğunu belirtir. Yunan mitolojisinde insan başlı at figürü Chiron, Herkül’ün oklarından biri tarafından tedavi edilemez bir yara ile zehirlendikten sonra “Yaralı Şifacı” idi. Jung, Chiron mitinden “kişinin kendi okuyla yaralanması, her şeyden önce içe dönüklük hali anlamına gelir” dedi.[10]
Carl Jung’un bahsettiği ‘Yaralı Şifacı’, duygusal bedenin başa çıkamayacağı kadar korkutucu derecede acı veren bir şeyi HİSSETMEK için nihayet kendilerine izin verdikleri ölçüde başkalarını kendilerine güvenmeleri için kendi kendini güçlendirebilen öğretmendir. [11]
Carl Jung’dan alıntı ile devam edelim: “Analist durmaksızın öğrenmeye devam etmelidir … İyileştirme gücünün ölçüsünü veren kendi incinmesidir. Bu, Yunan yaralı hekim mitinden öte başka hiçbir şey değildir.”
Jung, derinlik psikolojisinin potansiyel olarak tehlikeli olabileceğini düşündü, çünkü analist, kendi yaralarını yeniden açtırarak analistin yaralarından etkilenmeye açıktır. Bundan kaçınmak için, analistin bilinçdışı ile süregelen bir ilişkisi olmalıdır, aksi takdirde “şifacı arketipi” ile özdeşleşebilir ve şişirilmiş bir ego yaratabilir. [12]

Carl G. Jung’un yukarıda kapağı görülen ”Wounded Healer of The Soul” kitabından bu alıntı şifacının şifa gücünün kendi yaralarından geldiğini vurgulamaktadır. Doktor ancak kendisi de etkilenmişse etkili olabilir. Yalnızca yaralanmış hekimler iyi edebilir. Ama doktor kendi karakterini bir çelik yelek gibi giyinirse, işte o zaman hiç etkisi yoktur.”
Şamanistlerin fikrine göre, Büyük Ruh fakat içten tesir eder, insanın içinden çalışır. ‘Ruh istediği yerde mevcut olabilir’ der Şamanistler, yani her yerde; Yüce Ruhtan başka kimse dışarıdan bir şey öğretemez, anlamına gelir bu. Modern spiritüalizmdeki kavramlara ve hatta kuantum fiziğindeki akıllı elektronlara benzer ‘Şuurlu enerji’ veya ‘sınırsız zekâya (eski terminolojide ise Demiurg yani akli-faal) çok benzeyen bir kavramdır onların Yüce Ruhu. Şamanın esas vazifesi Doğayla uyumlu yaşamak ve başkaları da bunu öğretmek, böyle yaşamaya yardımcı olmaktı. Doğa ruhuyla insanlar arasında aracılık yapmaktı. Onların Zaman algısı farklı ve geniş olduğu için, geçmiş hem de gelecek hakkında gündemde işe yarayacak yönlendirmelerde bulunabilirlerdi. Bilgileri sadece bunlarla sınırlanmadan, enerji konusunda epey bilgileri vardı hem de bedendeki enerji merkezleri hakkında da biliyorlardı. [13]
BİLİŞSEL VE EVRİMSEL YAKLAŞIMLAR
Şamanizmi açıklamak için bilişsel ve evrimsel bilim adamları arasında iki ana çerçeve vardır. Antropolog Michael Winkelman tarafından önerilen ilki “nöroteolojik teori” olarak bilinir. Winkelman’a göre şamanizm, insan toplumlarında güvenilir bir şekilde gelişir çünkü uygulayıcıya, gruplarına ve bireysel müşterilerine değerli faydalar sağlar. Özellikle, dans, halüsinojenler ve diğer tetikleyiciler tarafından tetiklenen trans durumlarının, zihin teorisi, sosyal zeka ve doğa tarihi konusunda uzmanlaşmış zihinsel sistemler arasında iletişime izin veren, biliş üzerinde “bütünleştirici” bir etkiye sahip olduğu varsayılmaktadır. Bu bilişsel entegrasyon ile şaman, hayvanların hareketini daha iyi tahmin edebilir, grup çatışmalarını çözebilir, göçleri planlayabilir ve diğer yararlı hizmetleri sağlayabilir.
Nöroteolojik teori, Harvard antropolog Manvir Singh tarafından geliştirilen “yan ürün” veya “sübjektif” şamanizm modeliyle çelişir. Singh’e göre şamanizm, bir uzmanın önemli ancak kontrol edilemeyen sonuçları etkileyebileceğine bizi ikna etmek için psikolojik önyargılarımıza uyum sağlayan (veya kesen) kültürel bir teknolojidir. Sihir ve batıl inanç psikolojisi üzerine yapılan çalışmalardan alıntı yapan Singh, insanların hastalıkları iyileştirme, yağmuru kontrol etme veya hayvanları çekme gibi belirsiz olayları etkilemenin yollarını aradıklarını savunuyor. Uzmanlar, müşterilerinin bu sonuçları kontrol etmelerine yardımcı olmak için rekabet ederken, psikolojik açıdan zorlayıcı sihrin evrimini yönlendirerek, insanların bilişsel önyargılarına uyarlanmış gelenekler üretirler. Singh’e göre Şamanizm, bu kültürel evrimsel sürecin doruk noktası – belirsizliği kontrol etmek için psikolojik olarak çekici bir yöntem. Örneğin, bazı şamanik uygulamalar, insanlıkla ilgili sezgilerimizden yararlanır: Uygulayıcılar, görünüşte normal insanlardan farklı varlıklar haline gelmek için trans ve dramatik inisiyasyonları kullanırlar ve bu nedenle, önemli sonuçları denetlediğine inanılan görünmez güçlerle daha açık bir şekilde etkileşime girebilirler. Pascal Boyer ve Nicholas Humphrey gibi etkili bilişsel ve antropolojik bilim adamları, Singh’in yaklaşımını onayladılar, ancak diğer araştırmacılar Singh’in bireysel ve grup düzeyinde faydaları reddetmesini eleştirdi.
David Lewis-Williams, şamanik pratiğin kökenlerini ve bazı kesin formlarını mağara sanatında ve benzer şekilde LSD deneylerinde ortaya çıkan insan bilincinin yönleri aracılığıyla açıklıyor.[14]
TÜRK KÜLTÜRÜ VE ŞAMANİZM
İnsanın aklıyla eyleyen varoluş olması, bilimsel bilgi birikiminin olmadığı süreçte dünyanın birbirinden çok farklı bölgelerinde doğa olaylarına karşın benzer tepkiler vermesini açıklar. Nedensellik zincirinin oluşturulamaması insanda korkuyu yaratmış, olguların doğaüstü gerekçelerle açıklanmasına neden olmuş ve bunların yarattığı sorunların çözümünün de doğaüstü olmasını gerektirmiştir. Tüm bunlar Şamanizm içinde ele alınan uygulamaların, ritüellerin birbirinden çok farklı toplumlarda bile benzerlikler göstermesine neden olmuştur. Ancak günümüzde belli bölgedeki Türk nüfusta halen etkinliğini sürdürmesi nedeniyle Şamanizm’in Türklerin yaşamlarını daha çok etkilemesine ve Türk kültürüyle daha çok anılmasına neden olmuştur. [15]
İbrahim Kafesoğlu’na göre “Eski Türklerin dini üç noktaya toplanır;
1. Doğa Kültü,
2. Atalar Kültü,
3. Gök Tanrı Kültü.
Uluslararası Şamanizm Medeniyet Araştırma Kurumu’nun Başkanı Hoperr “Orta Asya Şamanizmi” adlı bildiri konuşmasında şunları ifade ediyor; Şamanizm bir medeniyet olgusu, o ne büyücülük faaliyeti ne de siyasi faaliyettir. Şamanizm kültür, tıp ilimi, edebiyat-sanat, örf adet, ekoloji gibi alanlara bağlıdır. Onu din olarak nitelendiremiyoruz. Şamanizm dinin kapsadığı alandan geçmiş bir hadisedir. Şamanlar Orta Asya toplumlarının tarihi sürecinde önemli rol oynamıştır. Onlar şair, sanatçı, usta ve kahramanların yerine geçmiştir. Avrupa dillerindeki “Shamanism” teriminin başka dillere “Şaman dini” olarak tercüme etmenin yanlış algılamaya yol açacağını “Şaman Kültürü” diyerek tercüme etmelerin gerektiğini vurguluyor. [16]
Bizde eski Türk dini üzerine ilk ciddi çalışmaları bilindiği gibi Ziya Gökalp yapmıştır. Ona göre eski Türk dinine “Toyonizm” veya “Nom” denilmelidir. Nom kelimesinin de Tarih-i Cihangüşa’da “Türk dininden olanlara Nomiyan” denilmesine bağlanmaktadır. Yine Cihangüşa’nın bildirdiğine göre, hakan huzurunda Nomilerle Kamlar imtihan olmuşlar ve Nomiler Kamları mağlup etmişlerdir.[17]
Fakat “ toyunizm” dediği din budizmden başka bir şey değildir. Sırf itibarî olarak dahi eski Türk dinine “ toyunizm” adı verilemez. Eski Türkler, şüphesizdir ki, şamanist idiler. Fakat bu şamanizm Altay ve Yakut şamanlığmın bulunduğu safhayı çok arkasında bırakmış, gelişmiş bir durumdaydı. Avcılık ve iptidaî ziraatle dar bir sahada yaşıyan küçük boyların dünya görüşleri ve dinî telâkkileriyle büyük göçebe hakanlıklar kuran, Ç in’den Bizans’a ve İran’a kadar uzanan ulusun dünya görüşü ile dinî telâkkilerinin aynı seviyede olmasına imkân yoktur. Çin kaynaklarının verdikleri haberlerden anlaşıldığına göre, eski Orta-Asya şamanizminin esasları Gök-Tanrı, güneş,, ay, yer, su, ata (cedd-i âlâ), ateş (ocak) kültleri idi. Dinî âyin ve törenlerin muayyen bir nizam (statü) çerçevesi içine alınmış olduğunu tahmin etmek de mümkündür. Büyük devlet kuran şamanistlerin âyin ve törenlerini icra için resmî tüzük vücude getirdiklerini yakın zamandaki Mançu tarihinden de biliyoruz. X V I. yüzyılda muhtelif M ançu ve Tonğuz gibi Altay ulusları birleşerek Çin’i fethettiler. Bu kabileler şamanist idiler. 1747 yılında şaman âyin ve törenlerini düzenleyen bir statü imparator tarafından ilân edildi, şamanistler için bir tapmak da yaptırıldı. [18]
Orhun Kitabelerinde Türklerin faydasına çalışan yer-sular tabiri oldukça sık geçer ki, bu da Göktürk çağında Türk topluluğunun “kutsal kitabelerde” saydığı yeryüzü avarızını da ayrı birer ruhun varlığını kabul ederek onların yardımcı iyiliksever kuvvetler olduğuna inanıldığını ispat eder. Bunların arasında en önemlileri, dağ, orman ve ağaç, ateş ve ocak kültleriydi. [19]
Şamanizm hususunda bugüne kadar en ciddi çalışmayı M.Eliade yapmıştır. O, Orta ve Kuzey Asya topluluklarında dini hayatın Kam etrafında yoğunlaştığını söyler. Ancak Kam bütün dini faaliyetlerde rol oynamaz. Her sihirbaz Kam olmadığı gibi, her şifa verici de Kam değildir. O, Samanlığa kısaca “vecd ve istiğrak (extase) tekniği” demektedir. Bununla beraber dinler tarihinde ve din etnolojisinde görülen çeşitli vecd hallerinin hepsi de Şamanizme girmemektedir. Eliade’ye göre Kam herşeyden önce kendi özel yöntemleri sayesinde ulaştığı extase hali içinden ruhunu göklere yükselten veya yeraltına indiren bir kişidir. Bu esnada başka ruhları hükmü altına alarak, tabiat güçleri ve şeytanlarla bağlantı kurmaya muvaffak olur. Kam ateş üzerinde hakimiyet kuran, hastalanan ruhlara şifa veren, ölülerin arzularını yerine getiren, dertlilerin şikayetlerini dinleyen, yer altındaki tanrıların yanma giderek aracılık yapabilen bir kişidir. Bu özellikleriyle de çevresinde korkuyla karışık bir saygı uyandırır. Eski Türklerin de birtakım kutsal saydığı nesneler bulunmaktadır. Bunlar “Kutlu Atalar Mezarlığı” olduğu gibi, zaman zaman büyük bir dağ veya ırmak da olabiliyordu. Hunlar, Çin ile yaptıkları andlaşmaları Hun-dağı denilen bir dağın tepesinde kurban keserek teyit ederlerdi. Asya’nın başka kavimleri de bu Türk adetlerini almışlardır. Altaylı Şor ve Beltirler de kurbanlarını Kök Tengri’ye yüksek dağ tepelerinde sunarlardı. Fakat bunların hiçbiri Şaman özelliklerini yansıtmaya yetmemektedir. Mesela, Kök Türkler yılın 5. ayın ikinci yarısında Tanrıya Kutlu Atalar Mezarlığında kurban takdim ediyorlardı. Cüveynî tarafından verme adeti vardı ki, bu gelenek günümüze kadar gelmiştir. Bütün Türk topluluklarında ölünün hatırasına düzenlenen yok olmaktan gelen “yog” merasimleri tertip edilirdi. Ölen hükümdarlar veya kahramanlar için kabirlerinin başına hayatta iken savaşıp öldürdükleri kişilerin sayısı kadar balballar dikerlerdi. Bu saydıklarımızın hepsi Türklerin semavi dinlere girmeden önceki adetlerinin umumi bir görüntüsüdür. Hatta bunların bazıları Hak dinlere girdikten sonra da, Türklerin dini hayatlarında süregelmişlerdir. [20]
Altay Şamanlığında kamlar “ak” ve “kara” şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Şamanizm içerisinde böylesine bir ayırımın geç dönemlerde, hatta özellikle 17. yüzyıldan itibaren ortaya çıktığı düşünülmektedir. Bir görüşe göre bu ikili ayırım İran etkisinden kaynaklanmıştır. Geç dönemlerde özellikle Rus bilim adamlarının yaptığı araştırmalarda Altay Şamanları arasında ak ya da kara Şamanların da bulunduğu anlatılmaktadır. Altaylara göre bu şamanlar gökyüzüne çıkan, yeraltı ruhlarıyla ilişki kuran ya da her iki âleme de gidip gelen Şamanlar olmak üzere üç gruptu. Ak aynı zamanda ülgende renk simgesi olduğundan ak şamanlar kara Şamanlardan kutsal sayılır. Bununla birlikte yer ve yeraltı ruhlarıyla daha çok ilişkiye giren kara Şamanlar diğerlerinden çok daha fazla çekinilen Şamanlardır. Eliade kadın Şamanların gökyolculuğuna çıkmadıkları için daima kara şaman kategorisinde olduklarını belirtir ki herhalde bu düşünce geç dönemlerde gelişmiştir. [21]
Türkler, Şamanların harikulade insanlar olduklarına, ruhlar, gizli güçler ile ilişki kurup onlara istediklerini yaptırabildiklerine inanırlardı. Hatta şamanlar Gök Tanrı ile de temasa geçip ondan mesajlar getirebilen şahsiyetlerdi. Onlar bu kabiliyetleri elde etmek için inzivaya çekilerek kendilerini sıkı bir riyazete tabi tutarlardı. Gelecekten haber veren, hava şartlarını değiştiren, felaketleri önleyen yahut düşmanlarına musallat olan, hastaları iyileştiren, göğe çıkıp uçabilen, yanmayan Türk Şamanları incelendiğinde bunların Türk veli imajına çok benzedikleri görülecektir. [22]
Türk tarihçi, Türkolog ve akademisyen Kafesoğlu “Türk Milli Kültürü” adlı eserinde Şamanların bir din adamı olamayacağını sadece dini ve büyülü işlevleri kullanan trans ustaları olduklarını söylemektedir. Şaman ile Kam’ın birbirinden farklı mistikler olduklarına değinen Kafesoğlu; Şamanlığı da esasen Bozkır-Türk inanç sisteminden kabul etmez. Şamanizm’in Tengi ve Yer-Su inançları ile de bir ilgisinin mevcut olmadığına değinir. Türklerin Gök Tanrı inanç sistemi ile Şamanizm’in arasındaki hayret verici uyumluluğun nedenini ise bilhassa Türklerdeki atalar kültü, ölüler kültü, kartal inancı, demircilik ve at kurban etme inanışlarının Şamanlık tarafından suistimal edilmesi olarak açıklamıştır. Kafesoğlu’na göre Şamanlığın ruhlarla ve ruhlar âlemiyle uğraşan bir inanış sistemi olması, onun eski Türk halk inancının üzerine yayılmasına ve bir din sağlamlığı kazanmasına sebep olmuştur.[23]
Eski Türklerin M.S. 1. binyılın ikinci yarısına kadar olan yazılı kaynaklarındaki tarihsel kanıtların yoksunluğu, Eski Türklerin Şamanizminin o zamana kadar pek gelişmemiş olduğunu gösterir. Türk bozkır göçebeleri, Altay- Sayan-Baykal bölgesine girişleri ve yöresel gruplarla ilişkileri sırasında Şamanizmin gelişmiş şekillerini ve maddi donatımlarını giderek kendilerine mal etmişlerdir. Bu süreçte Eski Türk Orta Asya inanç sisteminin belirli öğeleri korunmuş, diğerleri kaybedilmiştir. [24]
Yakut Şamanları’nda “Ana Hayvan” veya “Hayvan Ana” ve bu arada eski Şamanların yaşayan ruhu büyük rol oynar. “Hayvan Ana”, Yakut Şaman’ına görünmeyen bir ruh şeklinde yardım eder. Bu ruh kendini ölüm veya doğum anlarında gösterir. Yakut Şamanları’na yardım eden gizli ruh, “Hayvan Ana”, çoğu zaman tüyleri demirden bir kuş şeklinde görünür. Tüyleri demirden olan bu koruyucu kuş şeklindeki “Hayvan Ana” Şaman’ın sahip olduğu ağacın bir dalında tüner.
Sibirya “tayga”larında yaşayan Türk Şamanlarının, ruhlarının kendi bedenlerinden çıkarak başka ruhlarla buluşup, gökyüzüne yükselip ve yer altı dünyasına seyahat edip, yerin yedi kat derinliğine inmesi, oradan sağ olarak geri dönüp, tekrar canlanması, gördüklerini etrafındakilere anlatması; bizlere Sibirya’da yaşayan Kuzey Türk Şamanizm’i dairesi içinde yaşayan Türk Şamanlarının ruhlarının, çifte görev yapabilecek bir karaktere sahip olduğunu göstermektedir. [25]
Şaman Dualarına Örnekler:
1) Evveli kuday sen ongda sen ongdasang men munda
Tilegen tilek yine ber kas bidevge bala ber
Caksı kuday, cay kuday mırza kuday, biy kuday
Evveli kuday kök casagan onan keyin cer casanag
Evvela Tanrı sen işimi rast getir, işimi rast getirirsen ben buradayım; dilediğim dileği yine ver, büsbütün kısırlaşmış kısrağa yavru ver; iyi Tanrı, geniş Tanrı, cömert Tanrı, bey Tanrı! Evvela Tanrı gök yaratmış, ondan sonra yer yaratmış .
2) Özüng algın, hudayım, özüng bergen kselge özüng deva ber hudayım!
Çiltenlering çil boldı, baskın izing gül boldı
Pirler hakkı tileymen, analar hakkı tileymen Allah-eyeyey!…
Kendin al Tanrım; kendin verdiğin derde kendin deva ver, Tanrım! Çehiltenlerin kırk oldu, bastığın yer gül oldu, pirler hakkına diliyorum, analar hakkına diliyorum, ya Allah hey! [26]
Başlı başına çok derin bir konu olan Şaman inancının Türk kültürü olan bağlantısını ele alırken üzerine bahsedilmesi gereken konulardan biri Alevilik ve Bektaşişik ile Şamanizm bağantısıdır. Bazı araştırmacılara göre, Anadolu da karşımıza çıkan Alevilik ve Bektaşilik ‘in kaynağı Eski Türk dini olan Şamanizm’dir.
Özetlemek gerekirse, Türkler tarihleri boyunca Budizm, Maniheizm, Yahudilik, Hristiyanlık gibi dinlere inanmış, bunların dışındaki bazı dinlerin de tesiri altında kalmışlardır. Öte yandan Şamanizmi Haruzin, Mikaylovskiy, Alekseev, Potapov gibi bazı Rus bilim insanları ve bazı araştırmacılar bir din olarak kabul ederken, Osman Turan, Jean Paul Roux, Hikmet Tanyu gibi bilim adamları Şamanizmi bir kült ya da Ziya Gökalp gibi bir sihri sistem olarak kabul etmişlerdir. Sosyal antropologlar, sosyologlar vefolklor uzmanları, Türk Şamanizm’inin bir din mi, yoksa kökü tarihin derinliklerine kadar inen birkültür mirası mı olduğuna henüz kesin bir karar verememiştir. Doğu ve Batı Sibirya ve Orta AsyaTürk devlet ve toplulukları arasında yaşayan Türk’e has belirli bir Türk Şamanizm’ini tespit etmek oldukça zor bir iştir. [27]
Ruhlar, tanrılar, insanlar arasında aracılık yapmak için görevli din adamları [28] olarak nitelendirilebilecek şamanlar, hastalıklara çare bulmak, sunulan kurbanları gök ve yer tanrılarına ulaştırmak, dinsel törenleri icra etmek, insanları kötü ruhlardan korumak, fal bakıp gelecekten haber vermek, insanlara yol göstermek, yardımcı olmak gibi ilk varoluşundan bu yana insanın ihtiyaç duyduğu konularda vazifeleri üstlenmişlerdir.[29] Yaygın olarak Orta Asya’da ve Sibirya’da kendini göstermiş olan Şaman inanç sistemini günümüzde özellikle Altay ve Abakan Türkleri ve Yakutlular sürdürmektedirler. Eski Türklerde, kainatın hakimi ve yaratıcısı yüce bir varlığa inanma biçiminde şekillenmiş inanca ‘Tengri’ denmiş ve bu dine ‘Gök Tengri Dini’ adı verilmiştir. Bu, ayrı bir makalenin konusudur. Günümüzde, Anadolu’da Örf, adet, gelenek ve göreneklerimiz içinde Şaman inancı unsurlarını görmek mümkündür. Başlı başına bu konu dahi çok geniş içeriklidir. Zamanımızda, Şaman inanç sistemi ve gelenekleri hala pek çok farklı bilim dalından insanın ve bireylerin ilgisini çekmeye ve araştırma konusu olmaya devam etmektedir.
Kaynakça:
[1] – Arkeolojik Haber, Şamanizm İnancı
[2] – Mustafa Cumhur İzgi Academic Staff. Akdeniz University Medical Faculty, Dept. Of History of Medicine and Ethics, (Ana Britannica Ansiklopedisi, Ana Yayıncılık, Cilt 20, s:229 Şener C. Şamanizm, Ad Yayıncılık, 1.Baskı, Mart 1997.)
[3] – Wiktionary, Shaman
[4] – Dance of the Deer Foundation, What is Shamanism?
[5] – Gayatri Bhaumik, Shamanism: A Tradational Practice Gets A 21st Century Spin
[6] -Mömin Samire, Şamanizm ve Günümüzdeki Kalıntıları Turan. Şerafettin. (1994). Türk Kültür Tarihi. Bilgi Yayınları, Ankara, s.103.
[7] – Kaşgarlı Mahmut genelağ betiği, Şaman Davulundaki Ritmler
[8] – Gayatri Bhaumik, Shamanism: A Tradational Practice Gets A 21st Century Spin
[9] -Joan Halifax” Halifax, Joan (1982). Shaman: The Wounded Healer. London:
[10] – Wikipedia, Wounded Healer
[11] – Crystalinks, Woundedhealer
[12] – C.G. Jung “Fundamental Questions of Psychotherapy”; ibid. Para. 239
[13] – Dr. Nodira İbrahim Güçsav, Şaman Kimdir?
[14] – Wikiwand, Shamanism
[15] -Şamanizm ve Şamanlara Genel Bakış, An Overview of Shamans and Shamanism Mustafa Cumhur İzgi Academic Staff. Akdeniz University Medical Faculty, Dept. Of History of Medicine and Ethics
[16] – Samire Mömin Doi, Şamanizm ve Günümüzdeki Kalıntıları, Uygur Toplumundaki Tabular Üzerine, 10.7816/ulakbilge-01-01-05
[17] -Sadettin Gömeç, Şamanizm ve Eski Türk Dini Shaminism And Old Turkish Religion
[18] – Abdülkadir Înan, Tarihte ve Bugün Şamanizm, Materyaller ve Araştırmalar III . Baskı Türk Tarih Kurumu Basımevi — Ankara 1986
[19] -İbrahim Kafesoğlu, “Eski Türk Dini”, Türkler Ansiklopedisi, C,III, Ankara 1992, s. 294
[20] – Sadettin Gömeç, Şamanizm ve Eski Türk Dini Shaminism And Old Turkish Religion, Paü. Eğitim Fak.Derg. 1998, Sayı:4 S.42,43
[21] -Ülkü Ersürel, Türk Kültüründe Şamanizm İzleri” (Yüksek Lisans Tezi) İstanbul, 2009
[22] -Ocak, A. Y .,Kültür Tarihi Kaynağı Olarak Menakıbnameler, Ankara: TTK Yayınları,1997
[23] -Yrd. Doç Dr. Serdar Uğurlu, Eski Türklerin Dini, AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2012, Cilt:12, 20. Yıl, Özel Sayı
[24] -Dr. Ev Jane Neumann Fridman, Tuva Şamanizmi, Braun Üniversitesi Antropoloji Bölümü, Dünya Dinleri Araştırmaları Merkezi (CSWR) / Kanada
[25] -Ahmet Ali Arslan, Türk Şamanizminin Kaynağına Doğru Batı ve Doğu Sibirya ve Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Şamanlık kültürünün başlangıç noktasına doğru yaptığımız saha araştırmasına ait notlar, s. 59,61
[26] -Şener C. Şamanizm, Ad Yayıncılık, 1.Baskı, Mart 1997
[27] – Ahmet Ali Arslan, Türk Şamanizminin Kaynağına Doğru Batı ve Doğu Sibirya ve Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Şamanlık kültürünün başlangıç noktasına doğru yaptığımız saha araştırmasına ait notlar, s.1
[28] -Yaşar Çoruhlu, Türk Mitolojisinin Ana Hatları, 2002, Kabalcı Yayınevi s.64
[29] -Dr. Süheyla Sarıtaş, Şamanizm ve Türk Mitolojisi,
Yorumlar