1 — Türkiye’de sermaye ve işçi teşkilâtı çok yeni olduğundan ve sosyal – Demokrat geleneği daha meydana gelmediğinden bizde Sosyalizm ile Komünizmi ayırt etmek güçtür. Bu ise geniş demagojilere yol açmaktadır. Bu, az gelişmiş memleketlerin çoğunda böyledir. Fakat sosyal adâlet mefkuresinin hakikî milliyetçilikle samimî olarak bağdaştığı ve Sosyalizm perdesi altında çalışan kızılların büyük bir kısmının dış devletlerin hizmetinde olduğu anlaşılınca durum milliyetçi sosyalizm lehine dönecek ve bu dönüş hiç de müşkül olmıyacaktır.
2 — Türkiye’de milliyetçileri birleştiren gaye, bu memleketi bugün mevcut hudutları dahilinde kalkındırmaktır. Fakat bu şiar Solcular için asla kâfi değildir. Solcuların, milliyet meselesine bakışlarını bunun Rusya’daki tatbikatına göre âyarlıyanları, meselâ Türk dil, kültür ve tarihini bile Türklerin ve Müslüman milletlerin karşılıkla tesirleri bakımından öğrenmeyi ve öğretmeyi istemezler. Onlara göre İslâm milletleri ve Türk kavimleri ancak son iki cihan savaşı neticesinde meydana gelen ve getirilen siyasî teşekkülleri ayrı ayrı, bunlar ezelden münferit gelmişler gibi Öğrenilecek ve öğretilecektir. Asya milletleri arası durumu ve tarihini genişliğine öğrenmek ancak cihan inkılâbı fikrini umde edinen büyük komünist devletlere mal ediyorlar. Meselâ Rus inkılâplarının ve kültürünün Şark milletleri üzerindeki tesirleri hususunda Moskova’da cildlerle eser Avrupa ve Asya dillerinde neşredilir, cihan tarihine dair büyük eserler Rus inkılâplarının ve kültürünün tesirini tebarüz ettirmek üzere yazılır. Fakat meselâ Doğu Türkistan’da Urumçi’de yayınlanmakta olan bir Türkçe gazetesinin bağına Atatürk’ün Ankara Dil, Tarih – Coğrafya Fakültesinin ön cepphesine rekzettirdiği «Dünyada en hakikî mürşid ilimdir» şiarı yazılmış olunca (1948) kıyametler kopar. Bu gibi hareketler pantürkizm ve Panislâmizm diye damgalanır. Kızılların bu yoldaki İsrarlı ve plânlı çalışmaları şimdiye kadar gördüğümüz hızı ile devam ettirilecek olursa, Türkiye ile tarihte temasta bulunmuş ve kısmen bugün sınırdaş Türk ve İslâm kavimleri biri diğerinden kültür bakımından tamamen tecrit edilmiş olacaklardır.
Bizi, kardeş ve dindaş kavimlerden tecrit etmek yolundaki solcu çalışmalar son 20 sene zarfında o kadar genişleştirilmiştir ki dünyanın her tarafında milletlerarası münasebetlere ve bunun tarihine ait eserlerde, ve ansiklopedilerde iştirak etmek isteyen her Türk aydım bunlarla karşılaşmakta ve çarpışmaktadır.. Türkiye Türkçe sini bünye bakımından dahi diğer Türk şivelerinden ayırmak çabalan milletimizi tarihte beraber yaşadığı milletlerden ve kavimlerden tecrit etmek plânının teferruatından ibarettir.
Kaynak:
Ord. Prof. Dr. A. Zeki Velidi Togan, Türklüğün Mukadderatı Üzerine, 2. baskı, Yağmur Yayınları, 1977, İstanbul, s. 225-226
Yorumlar