0

Hayır, merak ediyorum da; “Yaptığı devrimleri doğru bulmadığım yönleri çok harf inkılabını bir gecede yapıp ilim bilim adamlarını cahil bıraktığı gibi.” gibi bir cümleyi nasıl kurabiliyorsun?

Bu cümlenin neresini düzelteyim?

“Atatürk’ün yaptığı devrimleri doğru bulmuyormuş”, neye göre doğru bulmuyorsun, mesela hangi bilgi, birikim ve deneyim ile doğru bulmuyorsun?

“Harf İnkılabı bir gecede yapılmış”. Senin bile kabul edebileceğin üzere, “inkılap” denilen, devrim niteliğindeki büyük toplumsal hareket ve olaylar, bir gecede yapılabilir mi? Aklın eriyor mu böyle bir harekete girişen insanlar bir gece tutup demiş olsunlar ki; “gelin şu alfabeyi değiştirelim yarın sabah diye?” Harf Devrimi ile çözülen “alfabe sorunu” bir günlük sorun değil, çözülmesi de bir günlük olay değil.

Alfabe tartışmaları, 18. yy ortalarına kadar gidiyor. Yani Harf Devrimi yapılmadan yaklaşık 75 yıl öncesine. Bunu anlayabilmen için, mesela 1851 yılında Abdullah Cevdet Paşa ve Fuat Paşa tarafından yazılan ve İstanbul’daki Matbaayı Amire tarafından 1289 yani 1873 yılında basılmış olan Kavaid-i Osmaniyye isimli kitabı okuyabilirsin. [1] Abdullah Cevdet Paşa bu eserinde, Türkçe’de bulunup da mevcut alfabede karşılığı olmayan seslerin belirtilmesi için bir yol bulunması gerektiğini yazmış. [2] Yine aynı tarihlerde, Encümen-i Daniş’te (bir çeşit akademi) harflerin ıslahı için bir karar alarak yapılması gerekenler maddeler halinde tespit edilmiştir. Tartışmaya açılan ve önemi vurgulanan bu maddeler, o zamanın ileri gelenlerinden biri olan Münif Paşa tarafından bundan on yıl kadar sonra, Cemiyyet-i İlmiyye-i Osmaniyye’de 11 Mayıs 1862 tarihinde verdiği konferansta dile getirilmiştir. [3]

Tartışmalar sadece kendi aydınlarımız arasında değil, yabancı düşünürlerin de dikkatini çekmiş ve bu konuda fikirler beyan etmişlerdir. Fransız sosyoloğu Constantin François Chasse-Boeuf Volney, Doğu toplumlarının, bu arada da Türklerin cahilliğinin ve geri kalmışlığının en temel sebebi olarak Arap harflerinin kullanılmasını gösteriyor. [4]

Alfabe ve yazı konularındaki bu tartışmaların özünde daha çok Arap harflerinin devamını isteyenlerle bunların kaldırılarak Latin harflerinin kabul edilmesini savunanlar arasındaki tartışmalardır. Yani sen “Arap Harflerinin” devamını isteyen taraftasın. Bunun başka bir açıklaması yok.

Neyse, kısaca vurgulamak istediğim, Harf Devrimi, bir gecede tasarlanmadı, en az 75 yıl bu konuda tartışmalar mevcut.

Keza Atatürk’te bu düşünce bir gecede belirmiş bir şey de değildir. Bunu söylemek gülünçtür ve dayanaksızdır. Mazhar Müfit Kansu!nun anılarına göre, Atatürk, Erzurum Kongresi öncesinde 7-8 Temmuz 1919 gecesi “Lâtin harflerinin kabul edileceğine” dair bilgi vermiştir. [5] Daha sonra 1922 yılında Batı Cephesinde Atatürk ile görüşen Dr. Adnan Adıvar, Atatürk’ün Lâtin harflerini kabul ettireceğini bize aktarıyor. [6] Daha sonraki zamanda, Bolu/Zonguldak Mebusu Tunalı Hilmi Bey, 26 Ağustos 1923 günü Meclis Başkanlığı’na “Türkçe Kanunu” adında on maddelik bir kanun teklifi vermiştir. Kanun teklifinin içeriğinde Maarif Vekilliğinde (Milli Eğitim Bakanlığı) bir Türkçe komisyonu kurulması, terimlerin Türkçeleştirilmesi, okul kitaplarının ve resmi yazıların öz Türkçe kurallara göre yazılması, gazete ve dergilerin de bu kurallara uyması için gerekli kanunların hazırlanarak 1924 yılı bitmeden sonuçlandırılması isteniyordu. [7]

Bu teklifin, İslam birliğini bozacağı gerekçesiyle meclis tarafından reddedilmiştir. [8]

“İlim bilim adamlarını cahil bırakılmış”, Harf Devrimi yapıldıktan sonra “ilim-bilim” adamları nasıl cahil kalmış olabilir? Yani “düşünce ve bilgi, harflere bağlı bir şey midir?” Harfler değiştikten sonra bilgiler pul mu olmuştur? Bir bilim adamı, eğer gerçekten bilim ve irfan sahibi ise bunu ölene kadar kendi bünyesinde taşır. Örnek vermek gerekirse, Nazi Almanya’sından kaçarak ülkemize sığınan ve burada İstanbul Üniversitesinde çok önemli çalışmalar yapan bilim adamları, ülkemize geldikten sonra, Türkçe bilmemeleri yüzünden vasıfsız eleman değerine mi düşürmüştür? Bilim adamı dediğimiz insanlar her tarafta bilim insanıdır. Ama senin bahsettiğin “ilim adamları”, bilim adamı sayılır mı orası tartışılmalıdır. Çünkü, telaffuz ettiğin “ilim” – “bilim” ayrışması bir takım mistik münakaşaya girmektedir. Öncelikle bu konunun çözümlenmesi ve doğru değerlendirmesi yapılmalıdır.

Bugün, Harf Devrimi, günümüze ulaşana kadar birkaç önemli aksaklık dışında, en başarılı olmuş Atatürk Devrimlerinden birisidir!

Bazı kesimlerin iddia ettikleri gibi, dünya üzerinde dil devrimi yapan, sadece Türkiye ve İsrail değildir! Bunu söyleyen papağanların benzeştirmek istediği olgular; Atatürk Türkiye’sinin “Yahudi ürünü ve ya Masonik bir teşkilat” olduğudur. Bu tümüyle bir iftiradan ibarettir! Dil Devrimi kimler yapmıştır? Macarlar yapmıştır, İsveç’te olmuştur, Almanya ve İtalya’da dilde önemli hareketler olmuştur. Norveç’te ve Finlandiya’da keza bunlara benzer dil hareketlerinin olduğunu gözlemlemekteyiz.

Çünkü bir ulusun bağımsızlık meşalesi “Dildir!” Dilleri takip edebildiğimiz sürece toplumların tarihlerinden haberdar olabiliriz. Bu bakımdan da “Dilimiz kimliğimizdir!”

Tarihimiz sadece Osmanlı ve Selçuklu zamanından ibaret de değildir. Millet olarak hem tarihimiz, hem de dilimiz binlerce yıl önceye dayanmaktadır.

Ey miskin Hoca Ahmet

Yedi atana rahmet

Fars dilini bilsen de

Sen Türkçene devam et

Hoca Ahmet Yesevi

Kaynakça:

[1] – Ahmet Cevdet Paşa – Fuat Paşa Kava’id-i Osmaniye, Haz. Doç. Dr. Nevzat Özkan, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 2000

[2] – Halil İbrahim Usta, Türk Gramerciliğinin Tarihinde “Kavaid” Kitaplarının Yeri, Türkoloji Dergisi, Cilt: 11, Sayı: 1, 1993, s. 283-299

[3] – Neriman Tongul, Türk Harf İnkılâbı, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Cilt: 9 Sayı: 33-34, Mayıs-Kasım 2004, s. 103-130

[4] – Cafer Ulu, Osmanlıda Alfabe Tartışmaları Ve Latin Alfabesinin Kabulü Sürecinde Mustafa Kemal’in Çıktığı Yurt Gezileri: Tekirdağ Örneği , Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt: 33, Sayı: 55, 2014, S. 277-302

[5] – Mazhar Müfit Kansu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, Cilt I, Ankara 1966, s. 131

[6] – Halide Edib Adıvar; Türkün Ateşle İmtihanı, İstanbul 1962, s. 264

[7] – T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Devre II, İçtima Senesi: I, Cilt:1, 26.8.1339, s. 295

[8] – Cafer Ulu, Osmanlıda Alfabe Tartışmaları Ve Latin Alfabesinin Kabulü Sürecinde Mustafa Kemal’in Çıktığı Yurt Gezileri: Tekirdağ Örneği , Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt: 33, Sayı: 55, 2014, S. 277-302

Cihan Oktay
2014 yılında Türkeli Dergisinde yazarlık yapmaya başlayan yazar, derginin kapanmasıyla birlikte, Türkçe Tarih Dergisi‘ne kuruculuk etmiş ve günümüzde de yazılarını burada yayınlamaktadır. Yazar Türkçe Tarih sistemi üzerinde genellikle Milli Mücadele, Atatürk ve Türk Devrimleri üzerine yazılar yazmaktadır. Uzun bir süredir, Rıza Nur ve Hatıratı üzerine araştırmalar yapmakta ve bu çalışmaları ile tanınmaktadır. Diğer önemli tarihçilerle birlikte kolektif olarak yayınlanan "Şahsiyetler" isimli kitapta, Doktor Rıza Nur biyografisi kaleme almıştır.

Unutulduysa Hatırlatalım..

Önceki yazı

Zafer Anıtı için cami yıkılmadı!

Sonraki yazı

Bu yazılar da ilginizi çekebilir

Yorumlar

Bir yorum yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla yazı Atatürk Dönemi