0

Türkler geniş bir coğrafyada yaşamaya devam eden birkaç soy’dan biridir. Boy boy, oymak oymak Asya’nın ve Avrupa’nın her tarafında rastladığımız Türklerin bir kolu da Tuva’lardır.

Sayan, Altay dağları, Orhon, Kerulin, Selinge, Yenisey, Abakan ırmakları havzaları çok eski devirlerden beri Türk ulusunun işgal ettiği saha olmuştur. Eski Türk boylarının batıya ve güneye göç ettikleri zaman yerlerinin bırakmak istemeyen birçok oymaklar Türk adının ve dilinin muhafaza ederek çağımıza kadar bu sahada yaşamışlardır. Rus ihtilalinden sonra bu bölgedeki Türkleri idare için kurulan üç “muhtar” eyaletten biri “tuva Muhtar Eyaleti” dir. 1944 yılında kuruldu. Bu bölge çarlık devrinde 1912’de işgal edilmişti. Bugün Sovyet Rusya sömürgelerinden biridir. Önce Çin’in bir eyaleti idi. “Muhtar” eyalet olup kuzey batıda ve kuzeyde Krasnoyar eyaleti ile, kuzeydoğuda İrkut eyaleti ile, doğura Buret Moğol Muhtar Cumhuriyeti ile, güneydoğuda ve güneyde Moğolistan Halk Cumhuriyeti ile, batıda Altay ülkesi ile sınırdaştır. Yüzlöçümü 171.300 km dir. Eyalet 14 bölgeye (rayon’a) ayrılmıştır; dört şehri ve dört büyük kasabası vardır. Nüfusu 100.000 kişidir. Başkenti Yenisey başı (kaynağı) olan Uluğ-Kem ırmağı üzerindeki kızıl şehridir. Şehirleri: Çadan, Çagunar, turan; kasabaları: Baysüt, Narın, Haral ve Emi’dir.

Bu ülke Asya’nın merkez kısmında, kuzeyindeki Sayan dağları ile güneyindeki Ubsu-Nur gölü arasında Yukarı Yenisey havzasında bulunuyor. Tuva, tam manasıyle dağlık ülkedir.

Merkez ve batı kısımlarında geniş Tuva hufrası bulunur. Bu hufra Batı Sayan,, Şapsal, Sagan Şibetu, Tannau-Ula ve Doğu Tuva dağlariyle çevrilmiştir.

Ülkenin en yüksek dağları Şapsal (3614 m.) Sagan-Şibetu (3500 m.) Münkü Kayrahan- Ula (3976 m.) Tananu-Ula (2500-2700 m.) dağlarıdır.

Tuvalar birkaç oymaktan kurulmuş boydur. Bu oymakların büyükleri Haluş, Irkit, Hasut, Argamık, Aynar, Çodı, Salcak, Kırgız, Mangus oymaklarıdır. Bu oymaklar Hakas’larda da vardır.

Tuvalar göçebe olmakla beraber tarımla da iştigal ederlerdi. Bu ülkede eski devirlerden kalma sulama kanalları ve arklar vardır. Arkeoloji kazılarında büyük değirmen taşları bulunmuştur. Bu ülkede çok eski devirlerdi çobanlık ile beraber tarımın da gelişmiş odlduğu anlaşılmıştır. İsa’dan önceki III-II asırlardan İsa’dan sonraki I-II asırlarda Tuva ülkesi Hunlara tabi olmuştur Sonra Sıyen-Bi’lerin, bir müddet Jujenlerin idaresinde bulunmuştur. V-VIII. asırlarda Gök Türklere, sonra Uygurlara tabi olmuştur. VIII. asırda buranın asıl yerlisi olan Kırgız boyu kuvvetlenmiş ve hakanlık kurup Uygurlardan istiklallerinin almıştır.

Tuva ülkesindeki Sayan ve Tannaula dağları Gök Türk yazıtlarında Köğmen, Yenisey başları da Anı adıyle geçmektedir. Bu ülkede Gök Türklere ve Kırgızlara ait kitabeler ve kurgan-mezarlar çoktur. Son yıllarda 41 tane Türkçe kitabe bulunmuştur.

XIII. asır başlarından itibaren Tuva ülkesi Moğol İmparatorluğunun bir eyaleti oldu. 1280’den 1368 yılına kadar Çin-Moğol sülalesine, sonra Çin-Mançu sülalesine tabi oldu. Çinliler ve Moğollar Tuvalılara “Urenhay” derlerdi. Çinlilerin idaresinde Tuvalar, tıpkı Moğollar gibi, “koşun” (askeri kollara) lara ayrılmışlardır. Tuvalar dört “koşun” teşkil ediyor, her koşunun başında bir noyan-amban (yerli feodal) bulunuyordu. Bu noyanlar Moğolistan’daki Ulasutay şehrinde oturan Çin valisine tabi idiler.

XVII. asra kadar güçlü boy Kırgız boyu idi. Bu boy Abakan havzasına kadar yayılmış bulunuyordu. Bu boy IX. Asırda büyük bir göçebe devlet kuran Yenisey Kırgızlarının (Çin kaynaklarındaki Heges/Hakas’ların) kalıntıları idi. Abakan havzasında Rus istilasına karşı savaşan boyların başında bu Kırgızlar bulunuyordu. Ruslara karşı dayanamayan bu boyun bir bölüğü Moğolistan’a, bir bölümü de muhtelif boylara küçük oymaklar halinde dağıldılar. Orta Asya’daki büyük Kırgız ulusu IX. Asırda kurulan Kırgız Hakanlığı devrinde Tiyan-şen’de kalmış Kırgız boyları olsa gerektir.

Tuva’ların batısında ve güneyinde bulunan Darhat (Tarhan’ın çoğulu) boyu da son asırlarda Moğollaşmış Türk-Tuvalardandı. XIX. Asrın ortalarında ancak Şaman ilahilerinin Türkçe olduğu tesbit edilmiştir. Çin idaresi zamanında Darhat’lar Moğol sancaklarından biri sayılmıştır.

Böylece Tuva Türklerinin bir kısmının çok eski devirlerde Moğollaşmış oldukları anlaşılmaktadır.

Tuva ülkesi 1757 yılından 1912 yılına kadar Çin-Mançu sülalesi idaresinde bulunmuş ve Moğollistan’da tatbik edilen idare sistemi buraya da tatbik edilmişti. Tuvalar, Moğolistan’ın resmi dinin olan lamaizmin tesirine maruz bulunuyorlardı. Yazılarında Tibet ve Moğol alfabesinin kullanıyorlardı.Moğol lamalarının Tuvaların Moğollaşmasında büyük rolleri olmuştu. Okur-yazar olanların çoğu feodallerden ve onların ailelerinden ibaretti.

XIX. asrın başından beri Çin batılı emperyalist devletlerin hırs ve iştihalarının tahrik eden bir “yağma Hasan böreği” olmuştu. Denizden Fransa ve İngiltere, karadan Rusya bu ülkenin yağlı parçalarının koparmaya çalışıyorlardı. 1860 yılında İngiltere ve Fransa’nın Çin’le yaptıkları antlaşmaları Rus-Çin antlaşması takip etti. Bu emperyalist milletlerin en tehlikelisi, şüphesiz Ruslardı. Çünkü Fransa ve İngiltere bu ülkeden toprak koparıp Fransız ve İngilizleri iskan edece ve yerlileri dağlara, çöllere sürecek değillerdi. Rus emperyalizminin değişmez ve değişmeyecek özelliği bu Rus iskanı ve başka milletleri Ruslaştırma siyasetidir.

1860 Çin-Rus antlaşmasından sonra Rus hükümeti Moğolistan’da ve Tuva’da tam hareket serbestliğinin elde etmiş oldu. Çin’e karşı ayaklanmaları destekledi. 1883 ayaklanması Tuvalara çok pahalıya mal oldu.Çin hükümeti bu ayaklanmayı şiddetle bastırdı. Birçok Tuva oymakları Abakan ve Altay’daki kardeş Türk boylarına iltica ettiler. Bu oymaklar Rusların işine çok yaradı. Tuva’da Rus hesabına propaganda yaptırmak için bu mülteciler iyi alet oldular. Tuva’da Rus dayanak noktaları hizmeti gören Rus köyleri kuruluyordu.

1911 yılında Çin’de Mançu soyu egemenliğine karşı yapılan hürriyet ihtilali neticesinde Moğolistan’da veğ Tuva’da istiklal hareketi başladı. Bu hareketten de Ruslar faydalandılar. 1914’de Rus hükümeti Tuva’nın Rusya’nın himayesinde bir ülke olduğunun ilan etti. Birinci Dünya Harbi sırasında Tuva bir Rus eyaleti haline getirildi. On binden fazla Rus ailesi Tuvaların en münbit yerlerine iskan edildi. Rusların bu siyaseti Sovyet devrinde daha korkunç şekilde devam etmektedir.

Rusya’da komünist ihtilal (1916-1917) olduktan sonra yerli milliyetçiler Tuva ülkesinin müstakil cumhuriyet olduğunun ilan ettiler.

1918-1921 yıllarında Rusların Beyaz-Kızıl harpleri Tuva ülkesinde devam etti. Nihayet kızıllar zafer kazandıktan sonra Tuva Halk Cumhuriyetinin tanıdılar ve Moskova’da elçi bulundurmasının kabul ettiler. Bu, komünistlerin her millete karşı uyguladıkları, geçici, aldatma siyaseti idi.

1922 yılında Rusya Sovyetler Birliği ile işbirliğinin kuvvetlendirmek için Tuva’da “İnkılapçı halk Partisi” kuruldu. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Tuva’ya Rus köylü ve işçileri iskanına çok fazla hız verildi. Ruslar Almanya’ya karşı zafer kazandıktan sonra Tuva “müstakil” cumhireyetinin idaresinin tamamiyle ellerine aldılar ve güya yerli halkın arzu ve ricalarıyle, bu ülkeyi Rusya’nın bir “muhtar” eyaleti ilan ettiler. Altay-Yenisey Türk boylarından ayrı bir “millet” olarak idare edilen bu küçük Türk boyu kırk yıl sonra tamamen Ruslaşmış olacaktır. Bin yıl, Çin ve Moğol idaresinde benliğinin, dilinin koruyan bu Türk boyu Rus komünibt şairinin “dünyanın beşte biri Rus olacaktır” dediği gibi Rus olmaktadır. Bu vahşeti aklın ve ilmin gözünden kaçıranların tarihe verilecek hesapları olacaktır.

Çarlık devrinde “Belotsarsk” adıyle 1914 yılında kurulan şehre, Tuva’nın “istiklal” devrinde (1917-1921), Türkçe “Kem Beldir” adı verilmişti. 1944’de yerli komünistlerin “arzuları” üzerine Kızıl adı kabul edildi. Bu kızıl tuva’nın kültür merkezi oldu. Dil ve edebiyat enstitüsü, öğretmen okulu, tarım teknikumu, ticaret ve kooperatif okulu, 5 ilk ve 4 orta okulları vardır. Bakımevi ve sineması vardır. tuva Türkçesi ile gazete, dergi ve okul kitapları yayınlanmaktadır. Şamanizmle karışık lamaizm dinin de ortadan kalkmaktadır.

Türk dil ve edebiyatının bir bütün olarak görebilen gerçek alimlerin bu Tuva’ları ihmal etmemeleri gerekir. Türk dilinin henüz canlı olan şivelerinden biri olan Tuva’ca üzerinde yeterli tetkikler yapılmalıdır.

Tuva’ların dili ve halk edebiyatı üzerinde Kazan Üniversitesi Profesörlerinden N.K. Katanov çalışmış, ünlü Türkolog Radloff’un himaye ve yardımıyla Tuva’da ilmi geziler yapmıştır. Tuva (Urenha) lar arasındatopladığı halk edebiyatına ait materyalleri Radloff’un “Türklerin halk edebiyatı örnekleri” külliyatının IX. Cildinin ilk 216 sahifelerinden yayınlamamıştır. Bu eserlerdeki şu parçalar Tuva’ların dili hakkında bir fikir verebilir:

Kay farasın (nereye varıyorsun, nereye gidiyorsun),

benim malımını kördünger bi? (Benim malımı (hayvanlarımı) gördünüz mü?),

sıttıkka çadıp udu (yastığa yatıp uyu);

it erer, at kişter, börü ulur (it ürür, at kişner, kurt ulur).

Bu Türk halkının dilinde bile ar (ner), kuday (huda) gibi yabancı sözler bulunmaktadır. Bu kavim Rus eserlerinde Tuva adıyle anılmaktadır, kendileri ise Tuba, Çinliler Urenhay derler.

Kaynak:

Abdülkadir İnan, T.K.A.E. Tuva Türkleri Ağustos 1976 Sayı 166 Cilt XIV Sayfa: 594-597

Türkçe Tarih

Atatürk ve Dış Türkler

Önceki yazı

İlteriş Kağan’ın Mezarı Sanılan Şivet-Ulan Külliyesi

Sonraki yazı

Bu yazılar da ilginizi çekebilir

Yorumlar

Bir yorum yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla yazı Tarihte Türkler