0

Yazar: Prof. Dr. Abdülkadir İnan

Bütün yer yüzündeki din adamlarının özel kıyafet taşıma­ ları çok eski devirlerden, iptidaî çağlardan kalma bir gelenek ve görenektir. Kıyafete ve dış görünüşe hiçbir önem ve değer vermiyen İslâm dinine mensup din adamları bile komşu ulus­ların ve eski dinlerin geleneklerine uyarak “ kisve-i ilmiyye” bi­datini icad etmişlerdir. Şamanizm rahipleri olan kamların da kendilerine mahsus kıyafetleri (cübbe ve külâhları) vardır.

Kam ın cübbesine Altaylılar manyak, Yakutlar kumu yahut oyün tangasa (şaman giyimi) derler. K am bunları ancak âyin yaparken giyer. Şamanlığa namzet olan genç, staj gördüğü müddet içinde, cübbe giymez, âyinleri adî elbisesiyle yapar.

Geleneğe uygun bir cübbe hazırlamak pahalıya mal ol­duğu için bazı kamlar, ruhlarının özel müsaadeleriyle, birkaç yıl cübbesiz âyin yaparlar. Fakat cübbesiz kamlar kötü ruhlara karşı fazla cesaret gösteremezler. Bunun içindir ki her kam ne yapıp yapıp şaman kıyafeti elde etmeğe çalışır. Kamlar için kıyaffetten sonra en önemli şey davul yahut dümbelektir.

Şaman, cübbe ve davulunu kendi arzu ve isteğiyle değil, fakat hizmetinde bulunduğu ruhun emir ve ilhamına göre yap­ tırır. Cübbe ve davulun vasıfları ve biçimi, süsleri bütün teferruatiyle bu ruh tarafından tarif edilir. Ruhun istediklerinden en ufak bir nesne eksik olursa bu cübbe ve davul âyin yapmıya yaramaz.

Ruh ve ruhlar tarafından şaman olmağa çağırılan kimse cübbe ve davul yaptırmağa yardım etmeleri için akraba ve dostlarına müracaat eder; bunlar da cübbe ve davul için ge­reken malzemeyi armağan ederler. Malzeme hazır olduktan sonra kadınlar toplanıp cübbeyi dikerler. Bu işe iştirak edenlerin edep ve ahlâka aykırı hareket etmeleri kesin olarak yasaktır.

Cübbe hazır olduktan sonra şaman bir âyin yapar. Bu âyine “ yelbü çıkar-” yahut “ manyak arüla-” denir ki “ manyak takdis etme” anlamına gelir. Şaman bu âyinde cübbenin ruh­lar tarafından beğenilip beğenilmediğini öğrenmek ister. Koruyucu ruhlar bu manyakı dikkatle tetkik ederler, beğenirlerse cübbe âyin yapmağa yarar; beğenmezlerse eksikleri tamam­lanır.

Şaman cübbesi, gelenek olarak, otuz parçadan yapılmış sayılırsa da hakikatte altmış kadar muhtelif parçalardan mürek­ keptir. Cübbenin esas kısmı meral veya beyaz koyun derisinden yapılan ceketten ibarettir. Başka parçalar bu cekete dikilir. Bu parçalar, şamanların ruhlar dünyasında bulunduğunu tahayyül ettikleri bütün varlıkların sembolleridir. Meselâ, cübbenin yakasında sıralanan dokuz küçük kukla Ülgen’ in dokuz kızını, küçücük cübbeler onların elbiselerini, demir veya başka made­ni şeyler küpelerini temsil eder. Kötü ruhlarla mücadelede kul­landığı “ mânevi” yayın ve diğer silâhların sembolleri küçücük yay ve çıngıraklardır; ve kötü ruhların fısıltılarını dinlemek
için kulak, ay, güneş, yıldızlar, Erlik dünyasında yaşıyan kur­bağalar, yılanlar hep cübbede temsil olunur. Bu semboller ör­güler, kumaş parçalan, madenden yapılmış süs ve sairelerden ibarettir.

Yakut “ oyün” (şaman)larmm cübbelerinde, teferruatı ba­kımından, Altay kamlarının cübbelerine nazaran, bazı farklar bulunuyorsa da, esas itibariyle aşağı yukan birbirinin aynı de­nilecek mahiyettedirler. Yakut şamanın cübbesindeki farklar­dan önemlileri “ emeget” denilen ruhun sembolü ile kuş resim­leridir. Emeget bazı cübbelerde insan resmi, bazısında madenî bir süs ile temsil edilir.

Şamanın cübbesiyle beraber külâhı (börk) de hazırlanır.

Külâhın esas kısmı üç kanş uzunluğunda kırmızı kumaş­tan olur, etrafına da üç tane düğme konulur. Astan kaba ve âdi kumaştır.

Külâhın üç yerine vaşak derisi dikilir; bunlardan biri göz, biri alın ortası, biri de ense hizasına konulur. Şu suretle külâh üç kısımdan mürekkep olur ki bundan dolayı “ üf üyelüü kuş pörük (üç boğumlu kuş külâh)’ denir.

Göz üzerindeki kışıma, külâhın kenarına, saçaklara mu­vazi olarak, bir sıra türlü türlü boncuklardan diziler konur. Her dizide beş boncuk ve ucunda bir “ yılan başı” (salyangoz kabuğu yahut eşek boncuğu) bulunur. Dizilerin sayısı muh­teliftir, beş, dokuz veya on altıdır. Bu süslere “ iniciler” denir. Bu süslerden başka bazı külahların kulak hizasına sincab de­risiyle bir büyükçe boncuk konur. Bu sincab derisine “ kulak” , boncuğa da küpe (sırğa) denir.

Alın kısmı, külâhın tam alın hizasına birkaç sıra, yılan pajı (eşek boncuğu) dikilir; bazı külahların alın kısmı da göz hizasındaki süslerle süslenir. Yukarıda gösterilen süslerden başka bazı külâhlara iki sırma kaytan ilâve olunur. Bu kaytanın biri dokuz yerinden düğümlenir ve buna ebekuşağı (alâim-i sema) şekli verilir, diğer bir parçası da bunun üzerine dikilir.

Külâhın tepe kısmı beyaz koyun yününden örülmüş kaim kaytanla doldurularak zikzak şeklinde dikilir; ortasına dokuz düğüm kabartma yapılır. Bazı külâhlara yalnız dokuz düğüm koymakla iktifa olunur.

Külâhın ense kısmı aynı dikişle doldurulur. Bazan de uçan kuş resimleri nakşedilir.

Külâhın tepe kısmı azçok daralır; kenarına iki, dokuz veya otuz tane baykuş tüyü (ülberek) dikilir.

Âyin yapmak için gerekli nesnelerden biri davuldur. Al­tay Ular ve Yakutlar şamanların kullandıkları davula tüngür derler. Bu kelimeye eski metinlerde, bu mânasiyle, rastlanmı­yor. [1] Fakat davulun şaman âyinlerinde Doğu Asya’da çok eski zamanlarda kullanıldığına dair Çin kaynaklarında kayıt­lar bulunmaktadır. [2]Eski Yenisey Kırgızları’nın şaman âyin­lerinde saz çaldıklarını XI . yüzyıl tarihçilerinden Gardizi haber vermektedir. Bugünkü Kırgız Kazak baksıları kopuz kullanırlar. Eski Oğuzlarda, Islâmdan sonra, şamanizm geleneklerini de­vam ettiren ozan’lar kopuzu mübarek saymışlardır. Dede Kor­kut her hikâyede kopuzu ile meydana çıkıyor, ad verirken, dua (alkış) ederken hep kopuz çalıyor; Oğuz kahramanı kopuzun sesinden kuvvet alarak mücadelede galip oluyor. [3]

Yakut şamanları davul bulunmazsa bunun yerine at kuy­ruğu kullanırlar. Bu âdet, Doğu Türkistan bakşılarımn “ tuğ” lariyle mukayese edilebilir. Umumiyetle Yakut şamanları davula Altay şamanları kadar önem vermezler. Bunların davul­larında Altay şamanlarının davullarında bulunan muhtelif sembolik resimler de bulunmaz.

Şamanların davul sahibi olmaları da, tıpkı cübbe sahibi olmaları gibi, koruyucu ruhlarının emriyle olur. Hiçbir şaman kendi arzu ve isteğiyle davul yaptıramaz; yaptırdığı davulu koruyucu ruh veya ruhlar tarafından kabul edilmedikçe kul­lanamaz. Şor kamları davul yapma emrini (ilhamını) Mustağ (= Buzdağ ) denilen dağdan alırlar. Mustağ şamana bütün ömrü boyunca kaç tane davul kullanılabileceğini tayin eder. Tayin edilen sayı tamam olunca şamanın ömrü de tükenmiş olur. Şamanların bu inancına dair L . P. Potapov garip bir olayı anlatıyor. Sandra adlı bir kam Potapova “ tayin edilen davullarının sayısının tamam olduğunu, binaen aleyh yakında öleceğini” söylemiş. Gerçekten bu kam birkaç gün sonra ölmüş.

Davul (tüngür) daire veya yumurtamsı biçimde olur. Yakut şamanlarınm kullandıkları daha ziyade yumurtamsı şekilde yapılan davullardır. Davul yapmak için kayın ağacı yahut sedir (möş ağaç), deri, madenî süsler, kıl sicimler kullanılır. Davul yapılacak ağaç obadan uzakta bitmiş, insan ve hayvan dokunmamış temiz ve sağlam olmalıdır. Davul yapıldıktan sonra ardıç ağacı yakılıp tütsülenir, ruhlara şarap serpilir (saçı yapılır).

Davulun değeri 15-20 ruble olur; “ manyak” la beraber, evin üst başında, bir köşede saklanır. Davulun esas kısmı olan ağaç ve demir hiçbir zaman değiştirilemez; derisi ise değiştiri­lebilir. Biri ölen evde bulunan davul, Erlik’in elçisi Aldaçı’nın yaklaşmasiyle kirlenmiş ve kuvvetini kaybetmiş sayılır. Böylece kirlenmiş ve kuvvetini kaybetmiş olan davulların derisi derhal değiştirilir. Bu gibi hâdiselerde davulla beraber bütün şaman mukaddesetı da — manyak, yalama, bayrı, yayık muhafaza edi­len torba da— kirlenir, “ habis* ’ olur. îhtiyatkâr şamanlar ve ev sahipleri, hastanın öleceği anlaşıldığı dakikada şaman’a ait eşyayı evden çıkarırlar.

Her davul, şamanın ölümünden sonra ormana götürülüp, parçalanır ve bir ağacın dalına asılır; şamanın ölüsü’ de bu ağacın yanına gömülür. Şamanın defni iesnasında hususi âyin ve merasim yapılmaz, İlâhiler de okunmaz.

Şamanlar, mümkün olduğu kadar, obadan ve yollardan uzak bir tepeye, hayvan sürüleninin yaklaşamıyacağı yere
defnedilir.

Müslüman Kazak-Kırgızlar da büyük baksılan umumî mezarlıklardan uzaklara gömerlerdi. Yalnızlıktan şikâyet eden Kırgız-Kazak şairi Abay, bu eski âdete işaret ederek, “ baksının mezarı gibi tek başıma kaldım” diyor.

Molasınday Baksıning
Calgız kaldem tapçınım

Ölen şaman’ın vasiyeti üzerine bazı akrabası yeni davul yaptırır ve evine asarlar. Eski an’anaye göre şamanların evinde iki davul bulunur: bunlardan biri âyinlerde kullanılır, İkincisi de bir köşede saklanır.

Bazı istisnaî vaziyetlerde şamanlar davul yerine yölgö (kü­çük yay) kullanırlar. Fakat yölgö ile âyinin ancak bir kısmı
yapılır, tam âyin yapılamaz. Yölgö ile âyin yapabilmek için önce koruyucu ruhların arzuları anlaşılmış olması gerektir.

Bazı şamanlar birçok âyinlerde yalnız yölgö kullanmakla iktifa ederler. Fakat bunlar ancak kendi akrabalarının dinî
ihtiyaçlarını tatmin için âyin yapan şamanlardır.

Davulun tokmağı da, davul ve cübbe gibi, özel törenle hazırlanır. Altaylılar davul tokmağına orbu, Yakutlar ise bulaayah derler. Bu tokmak kayın ağacından yahut sığın (geyik) boynuzundan yapılır.

Davul âyin sırasında şamanın ruhu (mânevî varlığı) dün­yayı dolaşırken, taşıt ödevini görür. K arada gezerken davul at, tokmak kamçı, sulardan geçerken davul kayık, tokmak kü­rek, göklere çıkarken binilecek kuş olur.

Altay şamanlarmm davullarının içinde ve dışında birtakım resimler bulunur. Bu resimler Anohin’ e göre şöyle izah edilir: [4] Daireyi ikiye ayıran düz ve kalın bir çizginin yukarısında, bir başın iki yanındaki iki daire güneş ve ayı temsil ederler. Yay şeklindeki kaim çizgiler ebekuşağıdır, her davulda görülür. Ebekuşağının altında tanrıdan yere inmiş kayın ağacının, derisi davul için kullanılan meralin (geyiğin) resimleri vardır. Da­vulun derisi üzerinde geçmiş bir kamın, bazı ruhların, ebeku­şağı, ay, güneş, yıldızların resimlerinde başka üst dünyanın ve yer altındaki kötü ruhların, kurbanlık hayvanın resimleri de bulunur. Bunlardan başka âyin icra edilen bir sahne de tersim edilir.

Beltir ve Sagay kamlarının davullarındaki resimler Katanov tarafından izah edilmiştir. [5] Ona göre davulda yedi sarı kız (çetti sarig kız), meral, kurbağa, yılan, mukaddes kayın ağacı, ay, güneş, yıldızlar ve hastalık taşıyan ruhların resimleri bulunur.

Davulun derisi yırtılırsa tutkal ile yapıştırılır. Davul üze­rine ateş kıvılcımı düşerek yakarsa şamanlar bunu fena alâmet sayarlar, en ufak bir delik bile olsa davulun derisini çıkarıp yeni deri koyarlar. Eski deriyi ormana götürüp bir kayın ağacı dalma asarlar.

Doğu Türkistan’ın müslüman kamları (“bakşı”ları) Altay şamanlarmm davulu yerine dap (def) ve dombak kullanırlar. Âyin yaparken dap kamın ardakaşı (yardımcısı) tarafından çalınır, dombakı ise kamın kendisi kullanır. Bazı bakşılar ravap (rübab) denilen üç telli bir saz ile âyin yaparlar.

Kaynakça :

[1] – Eski Türkçe metinlerde davul anlamında tüngür kelimesine rast­lanmıyor. Eski Türkler davula küvrüg derlerdi.

[2] – Hyacınth, II, ı6, 32.

[3] –  Kilisli neşri, s. 10 5; Orhan Ş. Gökyay, s. 71. Oğuzların kopuzu mübarek saydıkları bilhassa onuncu hikâyeden çok açık görülüyor: “ oğlan sürmürdi örüturdı. Kılıcınım balçağına yapıştı kim bunu çırpa. Gördi kim elinde kopuz var, aydur: mere kâfir, Dedem Korkut kopuzı hörmetine çalmadım, dedi. Eğer elinde kopuz olmasaydı ağam başıçün seni iki para kılurdum, dedi” . (Kilisli, 14 9 ; O . Ş. Gökyay, 130).

[4] – A .V . Anohin» Altay şamanlığına ait maddeler, s. 55.-64.

[5] – Proben I X , 563-566.

Kaynak:

Prof. Dr. Abdülkadir İnan, Tarihte ve Bugün Şamanizm Materyaller ve Araştırmalar, Türk Tarih Kurumu Basımevi – Ankara, 1986, III. Baskı, s. 91-96

Türkçe Tarih

Türk Fütuhat Felsefesi ve Malazgirt Muharebesi

Önceki yazı

Ahıska’nın tarihi

Sonraki yazı

Bu yazılar da ilginizi çekebilir

Yorumlar

Bir yorum yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla yazı Dinler Tarihi