0

Yazar: Prof. Dr. Hasan Adnan Erzi

Muhtelif tarihçiler uzun yıllardan beri Osmanlı devletinin kurucusunun isminin hıristiyan, islâm ve Osmanlı menbâlannda, birbirinden farklı şekillerde, zikrolunduğunu görmüşler ve bunlara istinaden bâzı mülâhazalar ileri sürmüşlerdir. Bildiğimize göre, ilk defa Deguignes, arap müverrihlerinin eserlerinde Atman veya Taman bulunduğunu ve bunun arap ismi olan Osmān ile karıştırıldığını söylemiş;[1] Eduard Gibbons da aynı nokta-i nazara iştirâk etmiştir.[2] Müteakiben F. Giese, “Osman, herhangi bir Türkçe ismin, msl. Azman’ın, islâmlaşmış şekli olabilir mi?” şeklinde bir mesele vazetmiş,[3] F. Babinger, Osman’ın hakikî, isminin Atman, Azman olabileceğini kaydetmiş,[4] J. H. Kramers de, bir mütalâa serdetmemekle beraber, islâm ve hıristiyan menbâlarının tehalüfünü kısaca göstermiştir.[5] Nihayet Moravcsik, ikinci Türk Tarih Kongresinde okuduğu Türk tarihi bakımından Bizans kaynaklarının ehemmiyeti isimli tezinde, bu meseleyi esaslı surette mevzubahis etmiştir. Müellif yukarıda verilen bibliyografyayı zikretmeyerek, evvelâ grek menbâlannda Atman, Atuman, Otuman, Otman, Otknan şekillerinin bulunduğunu tebarüz ettirdikten sonra, halife “Osman’ın isminin Othman şeklinde ve aslına uygun olarak kaydedildiğini, ayrıca Selim I. devrinde yaşayan şehzâde Osman ve Sultan Osman II. için de aynı şeyin vârit olduğunu nazar-ı itibare alıyor, sonra diğer Türk şûbelerinde de bulunduğunu tespit ettiği Ataman isminin esas olarak kabul edilmesini ve Osman’ın yalnız arap medeniyeti tesiri ile gelmiş ve sonradan resmîleşmiş öldüğünü ileri sürüyor.

Osmanlı tarihlerinde bu ismin Osmān şekli kaydedilmektedir. Hattâ Orhan’ın sikkelerinde,[6] Bursa’daki kitabesinde[7] ve tuğrasında[8] da aynı şekil mevcuttur. Fakat Osmanlı şeceresinin tetkiki bu ismin Ertuğrul’un, ceddinin ve kendisinin diğer oğullarının, nihayet torununun Türkçe olan isimleri ile bir tezat teşkil ettiğini göstermektedir.[9] Ekseriyeti teşkil eden Türkçe isimler içinde Arapça Osman’ın bulunması kolayca kabil-i izah olamayacağı için, J. H. Kramers, devletin müessisinin, Ertuğrul’un oğlu olmayıp, islâm dinine riayet hususunda Türkmenlerden çok daha fazla mutaassıp bir zümreye mensup olması ihtimâlini ileri sürdü.[10]  Çok eski eserlerin ifadeleri dururken, böyle bir ihtimâlin hakikati temsil etmesi imkânı yoktur.[11] O hâlde Ertuğrul’un oğlunun ‘Osman’dan başka bir isminin olup olmadığını veya bu isme benzer bir ismin sonradan islâmî şekle sokulup sokulmadığını aramak icap ediyor:

  1. Moravscık bir çok Bizans müverrihlerinin eserlerinde ve bilhassa Georgios Pachymeres (1242 – 1310) ve Nikephoras Gregoras (1295 – 1360) da Atman-Atuman isminin mevcudiyetini, muhtelif misallerle, ortaya koymuştur.[12] Kendisinin dediği gibi, Arap halifesinin ve Osmanlı âilesine mensup diğer eşhas isimlerinin aslına sadık transkripsiyonunu kaydeden bizans menbâlarında bu hususî şekillerin görülmesi hakikaten şâyân-ı dikkattir.
  2. Şihāb al-Dîn b. Fazl Allāh al-Umarî’de ارخان بن طمان şekli bulunuyor.[13] Bunun al-Umarî’ye mâlûmat veren بلبان الجنوى’ye âit olması muhtemeldir. Aynı eserin diğer bir yerinde, şeyh Haydar aI-Uryān’a istinaden, Osmān isminin kaydedildiği görülmektedir.[14]
  3. Yazıcı-zâde Ali’nin Tārih-i âl-i Selçuk isimli eserinin Topkapı sarayında bulunan bir nüshasının başında (Revan köşk. nr. 1391) Dede Korkut’tan naklolunan parçalar meyanında: “oğlancukların ağlatmayan, tokların bañlatmayan, nākāsların çāldırmayan  اوتمان oğlı…” şeklinde bir ibare mevcuttur.[15]
  4. Bayezid II. devrinde yazılan Velâyetriâme-i Hacı Bektaş-ı Velî’de[16] bulunan

zikr olan Erduğrul Alpıñ ey ‘aziz
var idi اوتمان nüm bir oglı niz

beyti de aynı şekli ihtiva etmektedir.

Bu şekiller nazar-ı dikkate alınır ve uçlarda, millî âdet ve an’anelerini unutmadan, yaşayan Türk boyları arasında, biri islâmî ve biri de an’anevî olmak üzere, iki ismin kullanıldığına pek çok tesadüf edildiği düşünülürse, Osman’ın da diğer bir ismi olduğu kabûl edilebilir.

Bu ismin Selçüknâme’nin arkasında ve Velâyetnâme’de görüldüğü vecihle, Otman olması muhtemeldir. Otman isminin Türkler arasında kullanılması hususunda, nâdir olmakla beraber, bâzı misâllere tesadüf etmemiz,[17] bunun Osman’dan muharref olması ihtimalini zayıflatmaktadır. Bizans kaynaklarındaki Atman, Atuman ve Otman şekilleri, bu hususta diğer bir delil olarak ileri sürülebilir.

Bununla beraber, Tuman şekli de kolayca reddedilemez. Bu isim eskiden beri Türkler arasında büyük bir rağbet kazanmıştır. Hiung-nu hükümdarı Tuman, bu hususta en eski misâli teşkil eder. İslâm menbâlarında da İshâk b. Müslim Ukayli’nin Erminiye ve Alan gazasında, kendisi ile sulh yaptığı bir Tumanşah’tan bahis olunuyor.[18] Ayrıca Muzafferîler tarihindeki âsî Tuman,[19] Timumâme’lerde sık sık geçen Tuman[20] ve Tuman Bahadır, İbn Battuta’nın, Erzurum’da zâviyesine nâzil olduğu Ulfati Ahi Tuman,[21] Mısır Memlükler devrinde evvelâ devadar-ı kebir[22] ve sonra sultan olan Tuman Bay, Akkoyunlu tarihinde görülen Tuman Basan[23] v. b. ismin türklerin yayıldığı coğrafî sahalarda kullanıldığını göstermeye kifayet eder. İşte Umari’nin bildirdiği gibi, Osman’ın bu ismi kullanmış olması da ihtimâl dahilindedir. Osmanlıların mensup olduğu Oğuz boyunun cedd-i âlâsı Kāyı Han’ın Tuman isimli bir oğlu olması[24] bu ihtimalde büsbütün kuvvet vermektedir.

Bütün bu şartlar karşısında şimdilik kat’î bir hüküm -vermek imkânı yoktur.[25] Bununla beraber esas itibariyle Osman’ın Otman ve Tuman isimlerinden birini taşımış olduğu kuvvetle ileri sürülebilir.[26]

Kaynakça:

[1] Deguignes, Hanların, türklerin, mağulların ve daha sair tatarların tarih-i amamîsi (trc. Hüseyin Cahit, İstanbul, 1924), VII, 520, not.2.

[2] E. Gibbons, Histoire de la Décadence et de là chute de l’Empire Romain (frns. terc. 1839, Paris), II, 794.

[3] Friedrich Giese, Osmanlı imparatorluğunun kuruluşu meselesi (Türkiyat meem., İstanbul, 1925, I. 155-171).

[4] Encyclopédie de l’Islam, III, 1082, mad. Osmancık.

[5] Ayn esr., III, 1075, mad. Osman.

[6] Osmanlı imp. ilk sikkeleri ve ilk akçeleri (TOEM, sayı 48, s. 356. 362. v.d.).

[7] A. Tevhid (TOEM, 1914, s. 318) ve P. Wittek, The Rise of the Ottoman Empire (London, 1938), s. 53.

[8] İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı tarihine âit yeni bir vesikanın ehemmiyeti ve izahı ve bu münasebetle Osmanlılarda ilk vezirlere dâir mütalâa (Belleten, 1939 IX, 102, levha LXXVIII). Ayrıca aynı mecm. XIX. 280

[9] Osmanlı şeceresindeki Türk isimleri için bk.; P. Wittek, Der Stummbaum der Osmanen (Der Islam, 1925, XIV, 94-100).

[10] J. H. Kramers, Wer War Osman ? (Acta Orientalia, VI, 242); El, IV, 1075.

[11] Krş. Şams al-Din Muhammed al-Cazari (M. Halil Yınanç, Düstûrnâme-i Enverî methali (İstanbul, 1930), s. 87 ve Ahmedî (N. Sami Banarlı, Dâsitân-ı tevarih-i mülûk-i â-lî Osman (İstanbul, 1939), s. 65.

[12] Bk. Türk Tarihi bakımından Bizans kaynaklarının ehemmiyeti (İstanbul, 1937), t; 13-16; Pachymeres’deki Atman ismi için bk. P. Wittek, Das Fürstentum Mentesche (İstanbul, 1934), s. 19. 

[13] F. Taesehner, Al-Umari’s Bericht über Anatolien (Leipzig, 1929), s. 41.

[14] ayn. esr., s. 22.

[15] Bk. Türk Tarih, arkeologya ve etnografya dergisi, (Temmuz, 1934), 11, 243 ve O. Şaik Gökyay, Dede Korkut (İstanbul, 1939), s. 121 de Atsız’ın neşri.

[16] Bu velâyetnamenin Ankara’da Hacı Bektaş-ı Velî tekkesinden gelen kitaplar arasında nr. Al 2/105 ve İstanbul’da iki tam nüshası mevcuttur. Bk. Baha Said, Bektaşiler (Türk Yurdu, 1927, V, sayı 26, s. 143).

[17] Otman ismi hakkında bk. Cami al-iavârih, بولوغان خاتون دختر اوتمان (Geschihte Gazan Han’s aus dem Tarih-i Mubarek-i Gazanî des Raşid al Din, nşr Kari Jahn, 1940, s. 14). 833 tarihinde Timur ile Anadolu’ya gelen kalenderî-huruiî babalarından, Hüsam Şah diye de anılan, bir şahsın ismi de Otman idi (hk. Otman Baba velâyetnâmesi; Ankara kütüp., Hacı Bektaş tekkesinden gelen kitaplar arasında; krş. Hasan Fehmi, Türk yurdu, V, 27;. A. Gölpınarı, Yunus Emre (İstanbul, 1936, s. 310 ). Ayrıca Otmanlı isimli köye de tesadüf olunuyor (bk. Köylerimiz, 491).

[18] Tabarî, Annales (nşr. M. J. De Goeje), 2. seri, III, 1935, sene 120.; İbn al-Asir (nşr. Tornberg)’de 117 ve 121 seneleri vekaii arasında, V, 137, 180.

[19] The Ta’rikh-i Guzida of Hamdu’llah Mustawfi-i-Qazvini, 1910, GMS, XIV, 624

[20] Nizâm al-Din, Zafernâme (nşr. Felix Tauer), s. 20. v. d.; İbn ‘Arabşâh Tamerlane or Timur the Great Amir, trc. J. H. Sander (Londra, 1936) 277, 310-311: Clavijo, Embassyto Tamerlane, trc. G. le Strange (Londra 1928).

[21] Seyahatnȃme, Mısır tab., 1828, I, 190; M. Cevdet, L’Éducation et l’Organisation des gens administratifs et industriels en Asie Mineure et Syrie (İstanbul, 1932 ), s. 129.

[22] Die Chronik des İbn Ijâs ( nşr Paul Kahle ve M. Mustafa) (İstanbul, 1931), 434.

[23] Ebu Bekr-i Tahranî, K. Diyarbekriyye (Mükrimin Halil Yınanç’ın hususî kütüphanesindeki nüshadan istinsah edilen hususî bir nüsha s. 69).

[24] Şeceres-i Terâkime, nşr. TDK. (İstanbul, 1937) 32a. Raşid al-Din’deki Oğuznâme’de de Tuman Han ismi vardır. Bk. Orhan Şâik, Dede Korkut, s. XIX : تان آن پسر تومان نان

[25] 792 de İsmâ’li b. Muhammed Aksarayî’nin yazdığı söylenilen ve Tazkirat al-ibar unvanını taşıyan bir eserde (yegâne nüshası Konya da Mes’ud Koman’da) Osman’ın asıl isminin Kara Boğa olduğu yazılıdır. Fakat mezkûr kitabı gören selâhiyetli kimselerin bunun muahhar ve uydurma bir telif olması ihtimalini kuvvetle ileri sürmeleri, bu rivayete itimad edilmemesini icap ettirmektedir.

[26] Bâzı menbâlarda ‘Osman’ın sonuna -cuk eklenmektedir. Bk. İbn Battüta (Kahire, 1928, I, 197), İbn Haldun (V, 562 ), Kitâb-durr al-manzüm (Fatih kütüp,nr. 4357, V. 24 a) F. Giese de, Donado da Lezze v.s. de görülen -zieh’in de -cuk’tan başka bir şey olmadığını söylüyor (bk. Türkiyat mecm., İstanbul, 1925, I, 155).

Kaynak:

Prof. Dr. Hasan Adnan Erzi, Osmanlı Devleti’nin kurucusunun ismi meselesi, Türkiyat Mecmuası cilt 7, 1942, syf. 323-326

Türkçe Tarih

Bir çocuk nasıl Türk milliyetperveri olur?

Önceki yazı

İlhamın kaynağı Çanakkale’de!

Sonraki yazı

Bu yazılar da ilginizi çekebilir

Yorumlar

Bir yorum yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla yazı Kuruluş Dönemi