0


Mustafa Kemal Atatürk (1881, Selânik10 Kasım 1938, İstanbul), Türk asker ve devlet adamıdır. Türk Kurtuluş Savaşı‘nın başkomutanı ve Türkiye Cumhuriyeti‘nin kurucusudur.

Çocukluk ve gençlik yılları (1881-1904)

Mustafa Kemal Atatürk, Selanik’te Koca Kasım Mahallesi, Islahhane Caddesi’nde üç katlı pembe boyalı bir evde  1881 yılında doğmuştur. Annesi Selanik civarında Langaza’da tarım ve ticaretle meşgul olan Sofuzade Feyzullah Efendi’nin kızı Zübeyde Hanım’dır. Babası Ali Rıza Efendi, Kırmızı Hafız lakabıyla tanınan Ahmet Efendi’nin oğludur.

Mustafa Kemal, öğrenimine Selanik’teki Şemsi Efendi İlkokulu’nda başladı. 1893 yılında Selanik Askeri Ortaokulu’na, 1896’da Manastır Askeri Lisesi’ne, 1899’da Harp Okulu’na girdi. 1902’de Harp Okulu’nu teğmen, devam ettiği Harp Akademisi’ni 1905’te kurmay yüzbaşı olarak bitirdi.

Askerlik yılları (1905-1918)

Akademi eğitiminden sonra Şam’daki 5. Ordu’ya atandı. 1908 yılında Makedonya’da bulunan 3. Ordu’ya atandı. 13 Nisan 1909’da meydana gelen ve tarihe 31 Mart Olayı olarak geçen ayaklanmanın bastırılması için kurulan Hareket Ordusu’nun kurmay başkanlığı karargâhında subay olarak yer aldı. İsyanın bastırılmasından sonra Selanik’e geri döndü ve 1910 yılında 3. Ordu’yu temsilen Picardie’de yapılan askeri manevraları izlemek üzere Fransa’ya gönderildi. 

1911 yılında İtalya’nın Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etmesiyle başlayan Trablusgarp Harbi’ne gönüllü olarak katılarak, Gazeteci Mustafa Şerif kimliğiyle önce İskenderiye’ye ardından da Trablusgarp’a gitti. Tobruk ve Derne’de Türk kuvvetlerini başarı ile yönettikten sonra binbaşı rütbesiyle 1912-1913 yıllarında Balkan Savaşı’na katıldı; Edirne’yi Bulgaristan’dan geri alan kolorduda görev yaptı. 1913-1915 yıllarında Sofya’da ataşe olarak bulundu. Birinci Dünya Savaşı’nda, 1915’te, 19. Tümen Komutanı olarak Çanakkale Savaşı’na katıldı. Gelibolu’da düşman saldırılarını başarı ile durdurdu; “Anafartalar Kahramanı” olarak ün kazandı.

1916’da Doğu Cephesi’ne Kolordu Komutanı olarak atandı ve generalliğe yükseltildi. Rus saldırılarını durduran Mustafa Kemal, Bingöl ve Muş’u düşmandan geri aldı. 1917’de Filistin ve Suriye’de görevli 7. Ordu Komutanlığı’na atandı. Şam ve Halep’teki kısa süreli görevlerinden sonra 1917’de İstanbul’a geldi. Veliaht Vahdettin Efendi’yle Almanya’ya giderek cephede incelemelerde bulundu. Bu seyahatten sonra birtakım hastalıkları nüksetti. Viyana ve Karlsbad’a giderek tedavi oldu. 15 Ağustos 1918’de Halep’e 7. Ordu Komutanı olarak döndü. Bu cephede İngiliz kuvvetlerine karşı başarılı savunma savaşları yaptı. Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından bir gün sonra, 31 Ekim 1918’de Yıldırım Orduları Grup Komutanlığına getirildi. Bu ordunun kaldırılması üzerine 13 Kasım 1918’de İstanbul’a gelip Harbiye Nezâretinde (Bakanlığında) göreve başladı.

Millî Mücadele yılları (1919-1923)

Karadeniz yoluyla 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal Paşa, 22 Haziran 1919’da Amasya Genelgesi’ni yayımladı. Türk milletine, “Vatanın bütünlüğünün ve milletin bağımsızlığının tehlikede olduğunu, azim ve kararlılıkla vatanın kurtarılması için Sivas’ta bir kongre toplanacağını” bildirdi. Amasya Genelgesi’ni yayımlamasının ardından ısrarla İstanbul’a çağrılınca Erzurum’da hem görevinden hem de askerlikten istifa ederek, kendi ifadesiyle “sine-i millete” döndü . Sivil olarak, 23 Temmuz 1919’da Erzurum’da, 4 Eylül 1919’da Sivas’ta toplanan kongrelerin başkanlığını yaparak Millî Mücadele’nin liderliğini üstlenmiş oldu.

Sivas Kongresi’nin ardından Mustafa Kemal Paşa, 27 Aralık 1919’da Millî Mücadele’nin merkezi konumuna gelecek olan Ankara’ya geçti. Bu süreçte Ankara’da çerçevesi belirlenen Misak-ı Milli’nin İstanbul’da toplanan Meclis-i Mebusan tarafından kabul edilmesi İtilaf Devletlerinde ciddi bir rahatsızlığa neden oldu. Bu rahatsızlık halinin İstanbul’un işgali ve Meclis-i Mebusan’ın dağıtılmasıyla sonuçlanması üzerine Mustafa Kemal Paşa Ankara’da bir meclisin toplanması için çağrıda bulundu. Yapılan hazırlıkların ardından 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı.

Yunanlıların 10 Temmuz 1921 günü başlattıkları güçlü taarruza karşılık Mustafa Kemal Paşa, Batı Cephesi Harp Karargâhına giderek, Türk ordusunun Sakarya’nın doğusuna kadar çekilip, yeniden tertiplenmesi kararını verdi ve uyguladı. 5 Ağustos 1921’de Mustafa Kemal Paşa’ya TBMM tarafından 3 ay süreyle Başkomutanlık görevi ve yetkisi verildi. 11 Ağustos 1921’de bir Amerikalı gazeteciye verdiği beyanatta, kendi kararlığını ve milletine olan güvenini şu cümlelerle ifade etmiştir: “Biz Türkiye’nin bağımsızlığını ve bütünlüğünü kurtarmaya çalışıyoruz. Allah’ın yardım ve Türk milletinin yenilmez kuvveti sayesinde amacımıza ulaşacağız.” 23 Ağustos 1921’de başlayan ve 22 gün 22 gece devam eden Sakarya Meydan Savaşı’nı en ileri hatlarda yönetti ve bu arada TBMM’ye sürekli bilgi verdi. Yabancı gazetecilere beyanlarda bulundu. 13 Eylül 1921’de Yunan ordusunu Sakarya nehrinin batısına attı ve 14 Eylül’de genel seferberlik ilan ederek, milletin bütün gücünün kurtuluş amacına tahsisini istedi. 19 Eylül’de Ankara’ya dönüp TBMM’ye Sakarya Meydan Savaşı hakkında bilgi sundu ve Meclis kendisine kanunla Gazilik unvanı ile Mareşal rütbesi verdi. 20 Ekim 1921’de TBMM, Fransız hükümeti ile Ankara Anlaşması’nı imzaladı ve 31 Ekim’de Gazi Mustafa Kemal’in başkomutanlık süresi 3 ay daha uzatıldı. Gazi Mustafa Kemal’in önderliğindeki hareketin başarıları, dünyanın ileri gelen devletlerini ciddi endişeye sevk etti. Bu endişenin temelinde, Millî Mücadele harekâtının nereye kadar genişleyeceği ve nerede duracağı konusundaki belirsizlik vardı. Yabancı gazetecilerin bu amaçla sordukları bir soruya Mustafa Kemal “Türk barış şartları, Misak-ı Millî’nin ilan edildiği 28 Ocak 1920’den beri herkesçe bilinmektedir” cevabını vermiştir. 4 Şubat 1922’de başkomutanlık süresi 3 ay daha uzatıldı (aynı görev ve sorumluluk süresi 6 Mayıs ve 4 Ağustos 1922 tarihlerinde de uzatılmıştır).

26 Ağustos 1922 sabahı Kocatepe’den yapılan topçu ateşiyle başlayan ve tarihe Başkomutanlık Meydan Muharebesi diye geçen Büyük Taarruz’u, Mustafa Kemal Paşa cephenin en ileri noktalarından idare etti. 30 Ağustos’ta zaferin kazanılmasından sonra, orduya hitaben yayınladığı emirde “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” ifadesini kullandı. Bu komut yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kurtuluşunu müjdeleyen kesin bir zaferin hedefini belirliyordu. Bu sonucu, İstanbul’da bulunan İngiliz işgal ordularının başkomutanı General Harrington İtilaf Devletlerine şu telgraf metni ile duyurmuştur: “Durum çok vahimdir. Ateşkes görüşmeleri için zaman yok. Yunanlılar Anadolu’dan kaçıp kurtulmaktan başka bir şey düşünmüyor.” Nihayetinde 9 Eylül 1922’de Türk süvarileri İzmir’e girdi ve 3 yıldan fazla bir süredir Yunan orduları tarafından halkı zulüm gören ve felaketi yaşayan İzmir, gerçek sahiplerine kavuştu. 10 Eylül’de İzmir’e gelen Gazi Mustafa Kemal Paşa, halkı, “Bu başarı milletindir” diye selamlayıp kutladı.

Cumhurbaşkanlığı (1923-1938)

Lozan Antlaşması’nın imzalanmasından kısa bir süre sonra 29 Ekim 1923’te yeni Türkiye Devleti’nin yönetim biçiminin adı “cumhuriyet” olarak konuldu. Aynı gün TBMM’deki 158 milletvekilinin tamamının oyu ile Gazi Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyeti’nin birinci cumhurbaşkanı seçildi . 1938’deki ölümüne dek arka arkaya 4 kez cumhurbaşkanı seçilen Atatürk, bu görevi en uzun süre yürüten cumhurbaşkanı oldu.

Vefatı (10 Kasım 1938)

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938’de İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda hayatını kaybetti. Cenazesi büyük bir törenle Ankara’ya uğurlanarak Ankara Etnografya Müzesi’ndeki geçici kabrine konuldu. 10 Kasım 1953’te Anıtkabir’deki ebedi istirahatgâhında toprağa verildi.

Nişan ve Madalyaları

  • 25 Aralık 1906’da II. Abdülhamit tarafından verilen beşinci dereceden Mecidî Nişanı, 
  • 6 Kasım 1913’te dördüncü dereceden Osmani Nişanı, 
  • 11 Mart 1914’te Fransa Hükümeti tarafından verilen Şövalye rütbesinden Legion d’honneur Nişanı, 
  • 23 Mart 1915’te Bulgaristan tarafından verilen Sen Aleksandr Nişanı’nın Komandör Rütbesi, 
  • 30 Nisan 1915’te Gümüş İmtiyaz Madalyası, 
  • 15 Temmuz 1915’te Harp Madalyası, 
  • 1 Eylül 1915’te Gümüş Liyakat Madalyası, 
  • 1 Kasım 1915’te üçüncü dereceden Osmani Nişanı, 
  • 28 Aralık 1915’te Alman Hükümeti tarafından verilen Demir Salip Nişanı, 
  • 10 Ocak 1916’da Demir Salip Nişanı, 
  • 17 Ocak 1916’da Muharebe Altın Liyakat Madalyası, 
  • 19 Şubat 1916’da ikinci dereceden Osmani Nişanı, 
  • 27 Temmuz 1916’da Avusturya – Macaristan Devleti tarafından verilen üçüncü dereceden Muharebe Liyakat Madalyası, 
  • 12 Aralık 1916’da V. Mehmet Reşat tarafından verilen ikinci dereceden Mecidî Nişanı,
  • 19 Mart 1917’de ikinci dereceden Osmani Nişanı, 
  • 9 Eylül 1917’de Avusturya – Macaristan Devleti tarafından verilen ikinci dereceden Harp Alametli Liyakat-ı Askeriye Salip Nişanı, 
  • 9 Eylül 1917’de Alman Hükümeti’nin birinci ve ikinci dereceden Demir Salip Nişanları, 
  • 23 Eylül 1917’de Muharebe Altın İmtiyaz Madalyası, 
  • 16 Aralık 1917’de V. Mehmet Reşat tarafından verilen birinci dereceden Kılıçlı Mecidî Nişanı, 
  • 19 Şubat 1918’de birinci dereceden Kılıçlı Alman Kron de Prus Nişanı, 
  • 11 Mayıs 1918’de VI. Mehmet Vahdettin tarafından verilen Harp Madalyası, 
  • 27 Mart 1923’te Afganistan tarafından verilen Aliyülala Nişanı, 
  • 21 Kasım 1923’te Kırmızı – Yeşil Şeritli İstiklal Madalyası ile ödüllendirildi. 
  • 12 Kasım 1931’de Almanya Schwarzb Muharipler Arkadaşlığı 1’inci Grup Başkanlığı tarafından verilen “Sadakat” Gümüş Hizmet Salibi Nişanı 
 
Türkçe Tarih

Yafes’in Oğlu “Türk”

Önceki yazı

Turgut Özakman

Sonraki yazı

Bu yazılar da ilginizi çekebilir

Yorumlar

Yorumlar kapatılmıştır.

Daha fazla yazı Biyografi