Türk i̇hti̇lali̇ni̇n düsturları V – Mahmud Esad Bozkurt

“Devletin siyaset veçhesini Türk çiftçileri, Türk çiftçilerinin ali menfaatleri göstermelidir. O gün yedi asırlık bir sergüzeşt tarihinin yapraklan tam ve kamil manasıyla tasfiye edilmiş olur. Bize göre devlet ve hükümet hukuki bir zaruret değildir. (Hukuk-u sarfa) bunu ifade edemez. Devlet tarihi bir hadisedir. Tarihi zaruretlerin mevludu olan devlet, Amerika hukuk-u esasiye mütehassıslarınm izahatına iştirakla denilebilir ki beşeriyet için lazım bir fenalıkdır. Asr-ı hazır hukukiyatmın istihdaf etdiği gaye, bu lazım fenalığın mümkün olduğu
kadar hukuk çerçeveleri içine almmasıdır. Bu tarz-ı hal teşekkül ve vaziyeti itibariyle onun pek müsaid bulunduğu tahakküm ve ceberrut temayüllerine kuvvetli bir mana teşkil edebilir. Bu gayeye vasıl olabilmek için hukuk-u esasiye cereyanları devletin dizginlerini halkın eline vermeğe doğru yol alıyor. Halk ve devlet mefhumlarını birbiriyle meze etmeğe karar vermiş bulunuyor. Hukukşinaşlarm hergün keşf etdikleri yeni bir (temsil usulü) ile varmak istedikleri devleti; (halk hakimiyeti)nin (millet menfaatleri)nin bir icra vasıtası haline koymakdır.
Yine milletin eliyle bunları temsil edebilecek vaziyete sokmakdır. Şüphe yok ki Cumhuriyet, bu hedefe diğer devlet ve hükümet şekillerinden fazla isabet eden bir müessesedir. Fakat meselenin dökümü milleti temsil mekanizmalarında, mahalli hükümet, mahalli idare teşkilatında merkezi hükümetin teşekkül ve bunu murakabesi şekillerindedir. Avrupa hamisin mütehassıslarınca intihaba doğru en ziyade işte bu noktadır. İhın, devlet ve millet meselesini hal edecek, tarihi, mümkün olduğu kadar bir zafer mücadelesi halinden kurtaracak olan hal çarelerini buralarda bulabilecekdir. Bu ince noktalar ihtilalin keskin ve geniş bakışlı gözlerinden uzak kalmadı. Birinci (Teşkilat-ı Esasi-
yelnin’ müzakeresi esnasında bunlar nazar-ı itibara alındı. Kanun-u Esasi Encümeninde, Meclis celselerinde uzun müzakereleri ve hatta gürültüleri mucib olduğu halde bir neticeye bağlanamadı. Bununla beraber inkılab bu mebhasda söylenmesi lazımgelen sözlerin hepsini söyledi. Ve atiye bir (hakk-ı takdim) ile yürüdü. Bize göre bir memleketi en doğru temsil onun iktisadiyatında amil olan muhtelif meslek müntesiblerinin, iktisad zümrelerinin devletin en ali makinasmm başında bulunmalarıyla ifade olunabilir.3 Bu fikir Birinci Millet Meclisinde, 1337 senesinde şiddetle müdafaa olundu.4 Ve kanunda bir madde halinde kabulü teklif edildi. Fakat kazanamadı. Şurası da kayda layıkdır ki, teklif beş on rey eksiğiyledir ki davayı gaib etdi. Asr-ı hazır demokrasi prensibleri, telakkiyatı değişinceye, esaslı tadilat görünceye kadar, bu teklif belki bumadde-i mahsusa halinde Teşkilat-ı Esasiyelerde yer tutamaz. Şu var ki memleketi ve milleti temsil
zarureti (hukuk-u esasiye)nin gayesi ve mefkuresidir. Asri devlet teşkilatının ve bunun bütün hareketlerinin maksadı ve hedefi budur. Her fikire, her emele tercihanhalli icab eden budur. Devlet vücubu lüzumunu başka türlü izah edemez. Şübhe yok ki asr-ı hazır hükümet telakklileri, ihtilalin mana ve temayülleri herşeyden evvel milleti ve memleketi en ziyade temsil eden idare şeklinin ihdas ve kabulüdür. Türk İhtilalinde en güzel devlet, en manalı, en dürüst hükümet, milleti ve onun idare ve hakimiyetini en çok gös terebilenidir. Bizce hayat ve hareketde, ruhiyat ve maneviyat cereyanlarının mühim tesirleri inkar olunamamakla beraber bir memleketi, bir camiayı, herhangi bir
milliyeti en başda ikitsadiyatıyla hükm edebiliriz. Bu rütbe kadir bir mevcudiyetin varlığıyla mütenasib bir suretde vatanın mukadderatında söz sahibi olamamasına veya yarımyamalak reye malik bulunmasına gözlerimizi yummak, elimizden gelmez. Hele idare-i hususiye teşkilatında bunu hiçbir vakit hoş göremeyiz. Bu bir mefkuredir ki, kanunlarda yer buluncaya kadar milletler vücuda getirecekleri teşkilat ile intihabatda maksadlarım istihsal edeceklerdir. Mütemeddin Avrupa milletlerinin en son müracaat zaruretinde kaldıkları tedbir şimdilik
buraya vasıl olmuş bulunuyor.
Garbın en benam hukuk-u esasiye müelliflerinden Bordo Darülfünunu Müderrisi (Leon Dügi) de aynı fikri derin bir görüş ve yüksek bir belagat ve hararetle müdafaa etmektedir.3 Türkiyenin maddi ve manevi mukadderatında en büyük amil olan şübhe yok ki çiftçilerdir. Bunların Millet Meclisinde varlıklarıyla mütenasib bir suretde temsilidir ki halk hükümetini ve ihtilalin yümnlü semerelerini fiiüyatda tecelli etdirebilir. Nazarımızda Türkiyenin manası iktisad zümreleriyle iktisadiyatile izah olunabilir. Başda çiftçiler ve bunların menfaatleri vatanın mukadderatında hakim olmadıkça inkılab daima yarım kalır. İnkılabın en yüksek bir bergüzan olan halk Çumhuriyeti kuvvetli esaslara istinad edemez. (Milli devlet) tatlı bir haliya olmakdan ileri geçemez. Buna bir vaziyet vermek inkılab için hayati bir zaruretdir.
Milletin felaket tecrübeleriyle yüklü olan tarihi böyle söylüyor. Devletin siyaset veçhesini Türk çiftçileri, Türk çiftçilerinin ali menfaatleri göstermelidir. O gün milli devlet, Türkiye halk hükümeti kurulur. Yedi asırlık bir sergüzeşt tarihinin yaprakları tam ve kamil manasıyla tasfiye edilmiş olur. Bunlar inkılabın kendi manası etrafında henüz noksan kalan parçalardır.
1 J.J. Rousseau bu mütaleaya muhalifdir. O devleti kendisince metruz bir akdi içtimaiye istinad etdiriyor. Bizce ilmi kıymeti haiz değildir.
2 İlk Teşkilat-ı Esasiye. 1337
3 1339 senesinde (Türkiye İktisad Kongresinin tertibinde bu nokta nazar-ı tecrübe edilmiştir.
4 Birinci Büyük Millet Meclisi 337 seneleri müzakerat zabıtları, aynı senenin Yeni Gün nüshaları.
5 Hukuk-u Esasiye (L. Duguit) Fransızca’
MAHMUD ESAD BOZKURT, SADAY-I HAK, 29 MAYIS 1924